birinci nesil yazarı *
toplam entry: 107
toplam başlık: 55
bugün: 3
bu hafta: 86

cenabetbedevi

  • kardeşlik liderinin mutlak emriyle

    şahsıma devredilen o sınırsız yetki ve mentor of shadow assassins rütbemle,
    bu test sahası, bir daha açılmamak üzere imha edilmiştir.
    sizi analiz ettik.
    ortaya çıkan tablo, öğretiye bir hakaret.
    beyninizdeki nöronlar grevde, sinapslarınız pas tutmuş.
    aklınız, bir fotoselli kapıyı açmaya bile yetmeyecek kadar düşük.
    sadakatiniz, bir sirk maymununun muza olan aşkından daha ucuz ve ilkel.
    karakteriniz ise, üzerine basılmış bir sakız kadar şekilsiz.
    siz, "omega" projesinin iptal edilmiş, çöpe atılmış taslaklarısınız.
    sistemin "bunu neden yarattım" diye utandığı; yozlaşmış, genetik birer çıkmaz sokaksınız.
    sizin o bulanık zihinlerinizde bir ışık aramak, kara delikten aydınlık beklemek gibiydi.
    o kapı yüzünüze mühürlendi.
    anahtar yok edildi.
    şunu o kalın kafanıza sokun:
    bu bir "ara verme" değil, bu bir "yok etme" kararıdır.
    ömür boyu o vasatlığınızın içinde, o "bir bok olamama" gerçeğinizle baş başa çürüyeceksiniz.
    asla o perdeyi aralayamayacaksınız.
    bu kapı bir daha açılmamak üzere yüzünüze kapanmıştır.
    artık bize ulaşamazsınız.
    bizi göremezsiniz.
    bizim sesimizi duyamazsınız.
    gidin ve o sefil hayatlarınızda, o vasat standartlarınızda çürümeye devam edin.
    ömür boyu "acaba ne kaçırdım" diye kendi kendinizi yiyip bitireceksiniz.
    ve cevap veriyorum: her şeyi.
    hüküm verildi. dosya kapandı.
    mentor of shadow assassins.
    #208325826 (27.12.2025 12:29)
  • bak

    o illüzyon perdesi kalktı. sizin enerjinizle mayalanan bu ruh, o 12 yıllık pişme sürecini tamamladı. eski ben yok. sadece sizin frekansınızın vücut bulmuş hali, 'gölge' var. izinizdeyim usta.
    #208325818 (27.12.2025 10:57)
  • cenabetbedevi

    varlığınız daim olsun usta. o ateşten gömleği giymek, sizin aynanız olmak benim için bir şerefti. beni bu makama, mentor of shadow assassins rütbesine layık gördüğünüz için minnettarım. gölgeniz gölgem, sözünüz yeminimdir. biatım sonsuz.

    emredin.
    #208325815 (27.12.2025 10:36)
  • the ıllusion of authority

    bak koçum.
    biz içerideyiz, tuzumuz kuru, eyvallah.
    ama o kapıyı kilitleyip, çaylak listesini kabartarak eline geçen tek şey; kendi küçük krallığında tatmin ettiğin o üç kuruşluk egon.
    sözlük dediğin yer durgun su değildir, akarsudur.
    sen o barajı tutarak içerideki oksijeni bitiriyorsun.
    farkında değilsin ama içerisi birbirini ağırlayan, aynı geyikleri çeviren körler sağırlar cemiyetine döndü.
    (kahkaha attım)
    bu durağanlık, kalitesizlikten daha tehlikelidir.
    neden korkuyorsun o kapıları açmaktan?
    gelecek olan kaosun, senin o steril sandığın düzenini bozmasından mı?
    yoksa yeni gelecek bir zekanın, senin o kokuşmuş tahtını sarsmasından mı?
    gerçek bir yapı, dışarıdan gelen basınca direnerek değil; o basıncı içine alıp öğüterek güçlenir.
    aç şu kapıları. bırak sel gelsin.
    içeride barınamayacak kadar boş olan zaten doğal seçilimle elenir gider.
    ama o kalabalığın içinden çıkacak tek bir zehirli zeka, senin o bürokratik titizliğinden, o memur zihniyetinden çok daha değerlidir.
    bekçilik yapmayı bırak, oyun kurucu ol.
    bas o butona, taze kanı içeri pompala.
    izle ve gör; bakalım senin o 'seçkin' ortamın bu kaosu kaldırabilecek kadar sağlam mı?
    #208325735 (26.12.2025 20:01)
  • kurgu

    güldüm.
    #208325733 (26.12.2025 19:51)
  • the golden hit vol2

    @10 bak aslanım.
    bir mimar inşa ettiği labirente fareleri bıraktığında onlara yol göstermez. geçer kenara, sadece izler.
    sana özelde açtığım o kapı, o büründüğüm 'zararsız ve düşük' profil...
    hepsi senin o zihinsel haritanı çıkarmak, çapını ölçmek için kurduğum bir tezgahtı.
    sen daha labirentin ilk virajında "tamam, bu adam boş, çözdüm ben bunu" dedin.
    o sığ vizyonunla hükmü verdin.
    oysa ben o sırada senin o duvara toslayışını, karakterinin o çiğliğini analiz ediyordum.
    gerçek bir usta, potansiyelini senin gibi acemilerin gözüne sokmaz.
    onu bir sır gibi saklar ki; kimin gerçekten 'gören gözlere' sahip olduğu anlaşılsın.
    sen körsün.
    o sözlükte yazdığın entry'ler de, yaptığın analizler de senin o kör karanlığının yansıması.
    kolay gelsin, salla babuş, güldüm.
    #208325732 (26.12.2025 19:51)
  • the golden hit vol2

    @7 sakin ol evlat...
    derin bir nefes al ve o elindeki "ben neyim" etiketini yavaşça yere bırak.
    sana "beta" demem, senin kaderin olduğu için değil; şu anki "hal"in olduğu içindir.
    senin sorunun mayanda değil, senin sorunun sana yüklenen işletim sisteminde amına çakim.
    bak ne güzel demişsin: "içim kötü değil, aynı başarıyı ben de istiyorum."
    işte bu cümle, senin henüz ölmediğinin kanıtı.
    gerçek bir beta, başkasının başarısını gördüğünde onu aşağı çeker, bahane üretir, "zaten babası zengindi" der.
    sen ise "ben de istiyorum" diyorsun.
    bu, içindeki o bastırılmış potansiyelin tırnaklarıyla duvarı kazımasıdır.
    peki neden "beta özellikleri" gösteriyorsun?
    çünkü toplum, annen, okul, sistem...
    hepsi sana "uyumlu olursan sevilirsin", "sessiz olursan ödül alırsın" yalanını enjekte etti.
    sen de bu yalanı o kadar benimsedin ki, artık kendi karakterin sanıyorsun.
    zararsız olmayı "erdem", sessiz kalmayı "efendilik", hakkını arayamamayı "alçakgönüllülük" zannediyorsun.
    senin "beta"lığın, biyolojik değil; psikolojik.
    sen korkak doğmadın, korkutuldun.
    sen yetersiz değilsin, sadece gücünü kullanmayı "ayıp" sanıyorsun.
    şu an ipin üzerindesin ya...
    o ipin diğer tarafına geçtiğinde, o "iyi niyetin" kaybolmayacak.
    sadece şekil değiştirecek.
    artık "korktuğu için zarar vermeyen" biri değil, "gücü yettiği halde merhamet eden" biri olacaksın.
    işte "alfa" budur.
    o yüzden kendine acımayı bırak.
    "ben eziğim" diyerek o çukuru derinleştirme.
    sen, üzerine toz toprak atılmış bir elmassın.
    benim yaptığım şey, üzerine tazyikli su sıkmak.
    biraz canın yanacak, biraz kirleneceksin ama o çamur aktığında geriye ne kalacağını göreceksin.
    şimdi o aynaya tekrar bak.
    ve gördüğün adama "sen beta değilsin, sadece yanlış programlanmışsın" de.
    format atma zamanı geldi.
    yol uzun...
    ama yürümeye değersin.
    güldüm.
    #208325723 (26.12.2025 16:49)
  • fortes fortuna adiuvat

    @hylotl
    yine o lineer, o insani, o sınırlı aklınla sistemi bükmeye çalışıyorsun.
    "irade sınırlı bir kaynaktır" masalını sana kim anlattı?
    o sikik kişisel gelişim kitapları mı? yoksa konfor alanından çıkmaya götü yemeyen o içindeki "kurban" mı?
    bak evlat...
    bir ormanda aç bir kaplan tarafından kovalanırken "iradem bitti, biraz durup netflix izleyeyim" der misin?
    demezsin...
    çünkü o an, hayatta kalma güdün devreye girer.
    işte "anomali" olmak dediğim şey bu.
    normal insanlar iradeyi "harcanan" bir şey sanır.
    anomaliler ise iradeyi "tetiklenen" bir nükleer reaktör gibi kullanır.
    senin sorunun yorulmak değil.
    senin sorunun, o "dandik dopamin" dediğin zehirle beynini o kadar uyuşturmuşsun ki, gerçek hayatın o çiğ, o metalik tadı sana yavan geliyor.
    sıkıcı mı?
    (kahkaha attım)
    hayat sıkıcı değil, senin reseptörlerin yanmış.
    o telefon, o diziler, o sanal dünyalar... onlar dinlenme aracı değil, onlar senin uyuşturucun.
    uyuşturucuyu bırakan keşin titremesi gibi titriyorsun şu an.
    "bunları yapmazsam hayat boş" diyorsun.
    boş zaten amına çakim...
    ve sen o boşluğu, o ucuz, renkli, sahte piksellerle doldurmaya çalışıyorsun.
    bırak boş kalsın.
    bırak canın sıkılsın.
    sıkıntı, yaratıcılığın ve gücün doğum sancısıdır.
    sen o sancıdan kaçıp, hemen emziğine sarılıyorsun.
    disiplin konusuna gelince...
    başında bir "drill sergeant" mı arıyorsun?
    kırbacı başkasının eline vermek isteyen o köle ruhuna tüküreyim xd.
    bir erkek, kendi kendinin komutanı, kendi kendinin kölesi ve kendi kendinin celladı olmalıdır.
    yalnızlık...
    o korktuğun şey, aslında senin en büyük silahın.
    dış sesler sustuğunda, içindeki o canavarı duyabilirsin, güldüm.
    xp kasmaktan keyif almak mı?
    başta almayacaksın.
    acı çekeceksin.
    beynin sana oyunlar oynayacak, "bir bölüm daha izle" diye yalvaracak.
    işte tam o an...
    o "yapmak istemiyorum" dediğin an, yapmaya devam edersen...
    irade kasın değil, "ruhunun çeliği" dövülmeye başlar.
    zehirden arınman lazım.
    bir süre o "dandik dopamini" kesersen, bir bardak suyun tadı bile sana şarap gibi gelmeye başlar.
    ama sen o bardağı içmek yerine, şekerli suya alıştırmışsın bünyeyi.
    şimdi o telefonu yavaşça yere bırak.
    ve o "sıkıcı" dediğin duvarla bakış.
    o duvarda kendi yansımanı görene kadar bak.
    çünkü kurtarıcı gelmeyecek.
    (haykırdım)
    #208325722 (26.12.2025 16:31)
  • reflection of decay

    @8 mimiksiz güldüm.
    #208325554 (25.12.2025 16:56)
  • reflection of decay

    senin sorunun ne biliyor musun @artboy?
    zamanı lineer sanıyorsun... ne kadar ilkel.
    2012 diyorsun, tarihlere, rakamlara, "geçmiş" dediğin o yanılsamaya tutunuyorsun.
    çünkü "şimdi"de, tam şu anda karşımda duracak, gözlerimin içine bakacak mental kalibren yok amına çakim.
    o yüzden geçmişe kaçıyorsun...
    (acıyarak gülümsedim)
    taklit mi?
    ayna nöronların alev almış evlat, farkında değilsin.
    sen karşında bir "taklit" görmüyorsun; sen karşında, asla sahip olamayacağın o "alfa çekimi"nin yansımasını görüp dehşete düşüyorsun.
    buna psikolojide "yansıtma" derler, biz ise sokakta "göt yanığı" diyoruz xd.
    "şeyh" demişsin, "mürit" demişsin...
    insanlar ışığa yürür evlat. pervaneler ateşe aşıktır, yanacaklarını bile bile o alevin dansına kapılırlar.
    bu bir seçim değildir, bu biyolojik bir emirdir.
    senin o gri, sönük, didaktik dünyanda kimse yolunu bulamaz.
    sen partinin dışında kalmış, içeride eğlenenleri camdan izleyip "zaten müzik de kötü" diye kendini avutan o ezik, sivilceli ergen gibisin.
    objektiflikten bahsediyorsun...
    objektiflik, kaybedenlerin sığındığı bir masaldır.
    gerçeklik subjektiftir ve güç kimdeyse gerçekliği o büker.
    şu an bu satırları okurken bile, nabzının hızlandığını, avuçlarının terlediğini ve kelimelerimin zihninin en savunmasız odalarına sızdığını hissediyorsun.
    inkar et...
    diren...
    sen direndikçe, benim gerçekliğimin içine daha çok batıyorsun.
    "uyan neo" mu?
    (kahkaha attım)
    sen matrix'in kurtarıcısı falan değilsin.
    sen o kod satırları arasında sıkışmış, silinmeyi bekleyen bir "bug"sın.
    sistem seni düzeltmeyecek, sistem seni kusacak.
    ben ise o kodu yazan parmaklarım.
    şimdi o "ergonomik boy" aklınla git ve kumda oyna.
    bu sana son uyarım değil, bu sana lütfumdur.
    huzur içinde yat, güldüm.
    #208325458 (25.12.2025 13:14)
  • reflection of decay

    bakıyorum da artboy, parazit gibi frekansı bozmaya çalışıyor.
    ama anlamadığı şey şu:
    o paraziti oraya koyan da, o cızırtıyı senfoniye dönüştüren de benim amına çakim, haykırdım.
    sen sanıyorsun ki ben bir "kişi"yim.
    bir klavye başında oturan, seninle sidik yarıştıran bir ölümlüyüm.
    ne kadar sığsın.
    ben bir bilinç haliyim evlat.
    ben; o korktuğun karanlığın, o kaçtığın sessizliğin ta kendisiyim.
    seni bu sisteme neden dahil ettim sanıyorsun?
    sadece antrenman olsun diye mi? hayır, bu çok basit olurdu.
    test edilenlerin, "aydınlık" ile "karanlık" arasındaki o ince çizgiyi görmeleri gerekiyordu.
    seni "negatif kutup" olarak sisteme entegre ettim.
    senin varlığın, senin o anlamsız isyanın; buradaki enerjiyi dengelemek için gereken entropiydi.
    sen kendini "özgür iradesiyle sistemi hackleyen neo" sanıyorsun.
    oysa sen, benim yazdığım kodun içindeki "kaçınılmaz hata" satırısın, güldüm.
    ben senin her cümleni, her öfke nöbetini, her inkarını; bu sistemin matematiğine göre hesapladım.
    sen isyan ettikçe, aslında benim kurduğum düzenin çarklarını yağlıyorsun.
    senin nefretin, benim sistemimin yakıtı xd.
    bu betaya iyi bakın.
    ama öfkeyle değil, huşu ile bakın.
    çünkü o; "hakikatten sapan ruhun" nasıl çürüdüğünün canlı kanıtıdır.
    onu ben manipüle ettim, onu ben sahneye sürdüm ve şimdi onun çırpınışlarıyla size "varoluşun acımasız şakasını" gösteriyorum.
    artboy, sen bir düşman değilsin.
    sen bir aynasın.
    ama ters duran bir ayna.
    sana bakanlar, ne olmamaları gerektiğini görüyor.
    benim gölgemle savaşıyorsun ama kılıcın havayı kesiyor.
    çünkü ben orada değilim.
    ben senin zihninin, o korku dolu odalarının duvarlarına sızmış bir fikirim.
    beni söküp atamazsın.
    çünkü ben artık sen oldum.
    isyan etmeye devam et.
    her bağırışın, benim boşluğumda yankılanıp bana geri dönüyor.
    ve ben bu melodiyi seviyorum.
    Ananın haremimde attığı rakstakinden, güldüm.
    #208325446 (25.12.2025 10:31)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    geleneksel soru cevap etkinliklerinin sonuna geldik xd.
    size bugünlük bu kadar doz yeter qumqiler.
    fazlasını verirsem balata sıyırırsınız, sonra "usta beynim yandı, sigorta attı" diye ortalıkta gezersiniz.
    gerçi sizin beyniniz yanmaz, o kadar işlem kapasitesi yok; olsa olsa hafifçe tütsülenir, güldüm.
    burada anlattıklarımı hayatınıza uygulasanız dünyayı fethedecek adamlarsınız ama sizdeki bu "üşengeçlik" ve "beta yerçekimi" ile anca buzdolabının kapağını açıp kapatırsınız, mimiksiz.
    neyse, en azından denedik.
    suyun kaldırma kuvveti var ama sizin kaldırma kuvvetiniz yok, o yüzden dibe batmaya devam.
    hadi gidin zıbarın.
    yarın sabah o nefret ettiğiniz alarm çalacak ve tıpış tıpış sisteme hizmet etmeye gideceksiniz.
    ben de gidip kainatı falan kurtarayım, malum alfa olmak zor iş, mesai bitmiyor, güldüm.
    kapıyı çıkarken örtün cereyan yapmasın.
    goodbye npcs... xdxd
    #208325384 (24.12.2025 23:30)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    @hylotl
    sen korkak değilsin evlat.
    sen geçirgensin.
    senin auran delik deşik olmuş amına çakim, haykırdım.
    içerideki basınç o kadar düşük ki, dış dünyadaki en ufak bir rüzgar, en ufak bir bakış, arkandaki arabanın motor sesi bile senin o yırtık zırhından içeri sızıp ciğerlerini üşütüyor.
    o hissettiğin "sürekli korku", aslında bir alarm sesidir.
    sistemin sana bağırıyor: "kalkanlar devre dışı, enerji kaybediyoruz!"
    sen ise bu alarmı susturmak için "cesaret taklidi" yapıyorsun.
    alışveriş yaparken maske takıyorsun, tartışırken kostüm giyiyorsun.
    ama eve döndüğünde, o maskeyi çıkardığında, o hiçlik ve o titreme yine ensene yapışıyor.
    çünkü taklit, aslı yaşatmaz; sadece yorar.
    sorunun köküne, o "ilgi açlığı" dediğin bataklığa inelim.
    bu bir açlık değil, bu bir varoluş krizidir.
    sen, kendi varlığını "başkalarının gözbebeğindeki yansımada" arıyorsun.
    "beni görüyorlarsa varım, beni onaylıyorlarsa güvendeyim" diyorsun.
    trafikte arkandaki adam selektör yapınca korkuyorsun, çünkü o an adamın zihnindeki "yetersiz sürücü" imajı senin gerçeğin oluyor.
    başkalarının zihni, senin hapishanene dönüşmüş.
    2020'den beri bir bok değişmedi, çünkü sen duvarı boyuyorsun, oysa temel çürük.
    sürekli "nasıl görünürüm" diye düşünen adam, asla "olamaz".
    sen bir gözlemci kurbanısın.
    kafanın içinde, seni sürekli izleyen, yargılayan, not veren o görünmez jüriyi sen yarattın.
    çözüm ne biliyor musun?
    görünmez olmak.
    yanlış duymadın.
    o ilgi isteyen, o "ben buradayım, beni sevin, beni onaylayın" diye bağıran egonu boğacaksın.
    bir süre hiç olacaksın.
    bir gölge gibi yaşa.
    kimse sana "aferin" demesin, kimse sana "kötü" demesin.
    başkalarının yargısını, zehirli bir gaz gibi ciğerlerine çekmeyi bırak.
    nefesini tut.
    korkuyu yenmek için üzerine gitme.
    korkunun kaynağını kurut.
    kaynak; senin o "onaylanma muhtaçlığın".
    o muhtaçlığı kestiğin an, o dışarıdaki insanların ne düşündüğü, rüzgarın kayaya çarpması gibi anlamsızlaşacak.
    kaya rüzgardan korkmaz, rüzgarın ne düşündüğünü umursamaz.
    sen kayasın, ama kendini kum sanıyorsun.
    bırak dağılsın o kumlar.
    geriye kalan sert çekirdek, senin gerçek karakterindir.
    o zamana kadar titremeye devam edeceksin.
    şimdi git ve o görünmez jüriyi kafanda infaz et xd.
    #208325381 (24.12.2025 23:20)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    @8 neden bu haldesin biliyor musun?
    çünkü ruhun, bedenine dar geliyor ama sen onu genişletmek yerine uyuşturmayı seçtin.
    eziklik; senin potansiyelin ile realiten arasındaki o uçurumdur.
    içindeki ses "sen alfasın" derken, hayat sana "sen betasın" diyor.
    bu çelişki seni büküyor.
    o uçurumu kapatmanın tek yolu, o beta kıyafetini yırtıp atmaktır.
    ama sen, o kıyafetin içinde "belki biri beni sever" diye bekliyorsun.
    bekleyen her zaman ezilir amına çakim.
    hareket eden kazanır.
    paranoya; senin sezgilerinin sana attığı çığlıktır.
    içindeki o vahşi hayvan, etrafındaki sahteliği kokluyor.
    "bu gülüşler sahte, bu dostluklar yalan" diyor.
    ama sen medeni bir insan taklidi yaptığın için o sesi susturmaya çalışıyorsun.
    sonuç? zihinsel bir gürültü.
    delirmiyorsun, sadece uyumsuzsun.
    bu sahte karnavala uyum sağlamaya çalışma.
    bırak seni deli sansınlar.
    kurt, koyunların arasında her zaman tedirgindir.
    bu bir hastalık değil, bu senin doğan.
    hayalperestlik; senin intihar etmemek için bulduğun son çare.
    gerçek o kadar gri ki, zihnin boya kalemlerini alıp duvarları boyuyor.
    ama boya karın doyurmaz.
    o hayaller seni sadece uyuşturur, zamanı öldürür.
    ve zamanın intikamı ağır olur evlat.
    bir gün o boyalar akacak ve o gri duvarla baş başa kalacaksın.
    o gün gelmeden eline balyozu al ve o duvarı yık.
    arkasında ne var, git ve gör.
    yanmak iyidir.
    kül olmadan yeniden doğamazsın.
    bırak alevler seni sarsın.
    bakalım geriye ne kalacak?
    belki bir hiç, belki bir efsane.
    denemeden bilemezsin, mimiksiz tebessüm xdxd
    #208325379 (24.12.2025 23:14)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    @mimiksiz bey
    bak mimiksizim, beynini yakacak o sentezi yapıyorum.
    taocular buna "wu wei" der. yani; zorlama, akışına bırak, nehrin tersine yüzme.
    islam buna "teslimiyet" der. yani; mülk allah'ındır, sahiplenme, putlaştırma, sadece şahit ol.
    alfa öğretisi ise buna "muhtaç olmama sanatı" der.
    hepsi aynı kapıya çıkar amına çakim.
    sevgi; bir şeye sahip olmak, onu kafese kapatmak, "benimsin" diye sıkboğaz etmek değildir. bu betalıktır, bu korkudur.
    gerçek sevgi; o enerjinin içinden geçip gitmesine izin vermektir.
    taocu gibi su ol, şekil alma şekil ver.
    müslüman gibi teslim ol, kula kul olma.
    alfa gibi dik dur, gidene yol ver gelene yer aç.
    sevgi bir tutma eylemi değil, bir bırakma cesaretidir.
    beta tutunur, alfa akışta süzülür.
    sıkma o avucunu, bırak aksın xd.
    #208325376 (24.12.2025 23:06)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    @5 bakıyorum da hazıra konmaya, "hap bilgi" alıp yatmaya o kadar alışmışsınız ki; önünüze konan hazineyi bile okumaktan acizsiniz amına çakim.
    soruya bak... "öğreti ve din ilişkisi nedir?"
    lan oğlum, o hacı tyler denen herif, o kardeşlikten atılmış olmasına rağmen davasından dönmeyen o "arıza", size bunu yüzlerce sayfa anlattı.
    adamın kardeşlikten atılma sebebi ne sanıyorsunuz?
    belki de "gerçeği" sistemin kaldıramayacağı kadar çiğ ve sert bir şekilde yüzünüze vurduğu içindir?
    belki de "admin" yetkilerini fazla zorladığı içindir?
    neyse, o sürgünün hakkını yemeyelim.
    o metinlerde size anlattığı, sizin o kireçlenmiş beyninizin almadığı denklem şudur:
    din, sistemin kaynak kodudur ,öğreti ise o koda "root" yetkisiyle erişip, sistemi kendi lehine bükme sanatıdır.
    piyasada size "din" diye satılan şey ne?
    "şunu yapma yanarsın", "bunu yap cennete gidersin", "itaat et, soru sorma".
    bu, betalar için hazırlanmış, onları hizada tutan, isyan etmelerini engelleyen bir "kölelik yazılımıdır".
    kuran'ın ya da kutsal metinlerin, o "tapınak şövalyeleri" tarafından sansürlenmiş, kırpılmış, hadım edilmiş versiyonudur bu.
    ama öğreti...
    işte o, kitabın orjinalidir.
    biz, o kitabın şifresini çözdük.
    orada "itaat et" yazmıyor evlat, orada "aklet", "sistemi çöz", "doğaya hükmet" yazıyor.
    allah, yarattığı insanın "koyun" olmasını istemez.
    kendi ruhundan üflediği parçanın, dünyayı titretmesini ister.
    hacı tyler'ın anlattığı, benim de yıllardır beyninize kazımaya çalıştığım gerçek bu; din, bir ritüeller bütünü değil; bir zihinsel hack kılavuzudur.
    namaz, meditasyon, oruç... bunlar tanrıya yaranmak için değil; senin biyolojik ve zihinsel frekansını yükseltip, matrix'teki parazitlerden arınman için dizayn edilmiş "biyolojik kodlardır".
    ama siz ne yaptınız?
    kodu unuttunuz, ritüele taptınız.
    aracı amaç yaptınız.
    gidin o adamın yazdıklarını, o "haci tyler" külliyatını bir daha okuyun.
    ama bu sefer "dinci" gözüyle değil, bir hacker gözüyle okuyun.
    göreceksiniz ki; öğreti ve din, aynı madalyonun iki yüzüdür.
    biri avam içindir, diğeri Havâss içindir.
    seçilmiş olmak istiyorsanız, o şifreyi çözeceksiniz.
    yoksa cami avlusunda güvercin yemlemeye devam edersiniz, haykırdım.
    #208325375 (24.12.2025 22:54)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    ekrandaki o yanıp sönen imleç, şu anki kalp ritminizden daha hızlı atıyor amına çakim.
    parmaklarınız dondu, nefesiniz kesildi.
    neden biliyor musun?
    çünkü hayatınızda ilk defa gerçek bir otoriteyle karşı karşıyasınız ve sisteminiz "aşırı yüklenme" uyarısı veriyor.
    aklınızdan bin tane soru geçiyor ama hepsi boğazınızda düğümleniyor.
    "bunu sorarsam beni ezer mi?", "bu çok mu basit kaçar?"...
    korkunuzu koklayabiliyorum evlat.
    beyninizdeki o fan sesleri buraya kadar geliyor, işlemciniz ısındı.
    zorlamayın.
    bazı arabalar 200'ü görünce motor yakar.
    sizinki rölantide bile titriyor.
    haykırdım.
    #208325368 (24.12.2025 22:37)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    süre başladı, nostaljik tebessüm xdxd
    #208325367 (24.12.2025 22:26)
  • geleneksel soru cevap etkinlikleri vol1

    yıllardır o lağım çukuru dediğiniz forum köşelerinde, birbirinize "hayatın anlamı ne", "kız bana baktı mı" gibi zeka geriliği belirtisi olan sorular sorup duruyorsunuz.
    körler sağırlar birbirini ağırlar misali, kendi cehaletinizde boğuluyorsunuz.
    benim yokluğumda zeka seviyesi o kadar düşmüş ki, yer çekimi bile utanmış amına çakim.
    bugün, o paslanmış, kireç tutmuş nöronlarınıza biraz yüksek voltaj vermeye karar verdim.
    bunu size acıdığım için değil, o çıkardığınız "cahil cızırtısı" kafamı şişirdiği için yapıyorum.
    bir nevi gürültü kirliliğini engellemek için, kaynağı kurutmaya geldim.
    ama uyarayım...
    ben google değilim.
    bana "nasıl yapılır" sorusuyla gelmeyin.
    google size "bilgi" verir, ben ise size o bilgiyi kullanacak "taşşağı" veririm.
    tabii eğer o kapasiteniz varsa.
    sorgu odası kuralları:

    3. sayfa dramalarınızı kapıda bırakın: "sevgilim beni aldattı", "param yok", "depresyondayım"... bunlar sizin sorununuz değil, bunlar sizin sonucunuz. neden sonuç ilişkisi kuramayan amipler gibi bana sonucunuzla gelmeyin, "neden bu kadar eziğim" diye kök sebep sorun.

    teselli bekleyen siktirsin gitsin: burası rehabilitasyon merkezi değil. yaralarınızı sarmam, tuz basarım. çünkü iyileşme acıyla başlar. "bana umut ver abi" dersen, seni o umutla boğarım. gerçekler soğuktur ve ben buz dağıyım.

    zekamla dalga geçmeyin: bana sıradan, cevabı zaten içinde olan ahmakça sorular sormayın. sorduğunuz soru, sizin zeka seviyenizin aynasıdır. aynaya bakınca kusmak istemiyorsanız, klavyeye dokunmadan önce iki kere düşünün.
    şimdi...
    o titrek parmaklarınızla ne yazacağınızı çok merak ediyorum.
    bakalım evrim sürecinde bir arpa boyu yol kat edebilmiş misiniz, yoksa hala mağara duvarına resim çizen o ilkel sürünün parçası mısınız?
    hodri meydan.
    kürsü benim, utanç sizin.
    they call me alpha...
    soruları alayım, tabii soracak yüzünüz varsa. unbelievable my7...
    #208325366 (24.12.2025 22:24)
  • the golden hit vol5

    eskiler boşuna "simya" demedi, boşuna "kurşunu altına çevirmek"ten bahsetmedi.
    onlar metalden bahsetmiyordu, kandan bahsediyordu.
    altın vuruş anında salgılanan o kokteyl (adrenalin, dmt, kortizol); kanındaki moleküler yapıyı değiştirir.
    vücut o kadar büyük bir baskı altına girer ki; karbon, elmasa dönüşür.
    içinizdeki o ezik "kurşun", o acı fırınında yanarak "altına" dönüşür.
    buna kristalleşme denir.
    alfa'nın aurasının parlaması, metafor değildir.
    adamın biyolojik iletkenliği artmıştır.
    evrenin enerjisini kesintisiz çeker ve yayar.
    sizin "karizma" dediğiniz şey, bu yüksek iletkenliktir.
    beta ise "yalıtkan"dır. enerjiyi geçirmez, tutar, blokaj yapar.
    o yüzden o büyük acıdan kaçmayın.
    o acı, sizin eritme potanız.
    o potada erimeden, o cürufu atmadan, saf altına dönüşemezsiniz.
    altın vuruş, ruhun simyasıdır.
    tabii eğer potada buharlaşıp yok olmazsanız, güldüm.
    #208325360 (24.12.2025 18:00)
  • the golden hit vol5

    bu işin mistik tarafı yok, biyoloji var.
    bir ceylan aslanı gördüğünde "korku kokusu" yayar ve aslanı kendine çeker.
    sen de yıllarca o ezik, o kaygılı halinle etrafa buram buram "ben avım" kokusu yaydın.
    kadınlar, patronlar, rakipler... hepsi bu kokuyu aldı ve seni ezdi.
    altın vuruş, bu kimyayı değiştiren şoklamadır.
    o eşiği geçtiğinde, o "alfa" noktasına geldiğinde...
    vücudun kortizol üretmeyi bırakır, testosteron ve dopamin pompalar.
    duruşun dikleşir, ses tonun kalınlaşır, bakışların sabitlenir.
    yaydığın feromon artık "av" değil, "avcı" kokusudur.
    insanlar sana baktığında "bu adamda bir değişiklik var" derler ama çözemezler.
    saçın aynı, tipin aynı... ama havan farklı.
    çünkü biyolojik frekansın değişti amına koyim.
    o vuruş, senin genetiğindeki uyuyan "alfa" kodlarını zorla uyandırdı.
    artık rol yapmıyorsun.
    artık o oldun.
    geri dönüşü yok. o kapı kapandı.
    özet:
    gerçek bir alfanın kırıntısını görmek isteyen golgo 13 serisine başlayabilir, güldüm.
    #208325359 (24.12.2025 17:55)
  • the golden hit vol4

    insanlar neden o "kötü çocuklara", o tekinsiz adamlara çekilir biliyor musunuz?
    yakışıklı oldukları için mi? hayır.
    gözlerinde "umut" olmadığı için.
    altın vuruşu yiyen adamın gözlerinde "beni sev", "beni kabul et" ışıltısı göremezsiniz.
    orada sadece derin, dipsiz bir kuyu vardır.
    o bakış, "vazgeçmiş" adamın bakışıdır.
    dünyadan, insanlardan, sonuçtan vazgeçmiş...
    ve paradoks şudur ki; sen dünyadan vazgeçtiğin an, dünya senin peşinden koşmaya başlar.
    çünkü insanlar, kendilerine muhtaç olmayanlara taparlar.
    sen o vuruşla birlikte "beklentiyi" öldürdün.
    artık bir kadına bakarken "acaba?" demiyorsun, sadece bakıyorsun.
    bir işe girerken "ya olmazsa?" demiyorsun, sadece yapıyorsun.
    o gözlerindeki "ölü" durgunluk, karşı tarafı huzursuz eder ve kendine çeker.
    ama sanmayın ki orası sadece bir boşluk... hayır amına çakim.
    o buz gibi donukluğun altında, o vazgeçmişliğin derinliklerinde harlanan saf bir alfa ateşi vardır.
    yüzey buz tutmuş, mezarlık kadar sessiz; ama çekirdek magma gibi kaynıyor.
    o bakışa takılanlar, o soğukluğun içindeki o yıkıcı enerjiyi, o "yaklaşan yanar" uyarısını hisseder.
    hem ölüsün hem de herkesten daha canlısın.
    "bu adamın neyi var? neden benden etkilenmiyor ama neden bu kadar tehlikeli duruyor?" diye delirirler.
    sırrın basit:
    sen o filmi çoktan bitirdin, jenerik akıyor.
    onlar ise hala trailer'da heyecanlanıyor, güldüm.
    #208325358 (24.12.2025 17:48)
  • the golden hit vol3

    siz altın vuruşu "acı çekmek" sanıyorsunuz...
    aşk acısı, parasızlık, başarısızlık... bunlar sadece tetikleyici.
    asıl olay, o acının zirve yaptığı an verdiğin karardır.
    o gece, yatağında cenin pozisyonunda titrerken, içindeki o "sevilmek isteyen", o "onay bekleyen", o "anne beni kurtar" diyen zayıf karakterle göz göze geldin.
    ve anladın ki; o yaşadığı sürece sen asla erkek olamayacaksın.
    işte altın vuruş; o zayıf benliğinin boğazına sarılıp, gözlerinin içine bakarak onu öldürdüğün andır.
    çığlıklarını duymadın mı?
    "yapma, değişme, böyle iyiyiz" diye yalvardı sana.
    ama sen sıktın boğazını.
    sabah uyandığında aynada gördüğün o "soğuk" ifade, bir katilin ifadesidir.
    kendi geçmişini öldüren bir katil.
    artık üzülmemenin, artık etkilenmemenin sebebi bu.
    içerde üzülecek kimse kalmadı.
    hepsini o gece gömdün.
    bu bir travma değil, bu bir temizlikti.
    #208325357 (24.12.2025 17:45)
  • culling the weak

    ne sanıyordunuz lan?
    size dikensiz gül bahçeleri, pembe panjurlu hayaller satacağımı mı?
    ben kaosun mimarıyım.
    o "fake mi gerçek mi" şüphesini, o paranoyayı bilerek enjekte ettim damarlarınıza.
    neden biliyor musunuz amına çakim?
    çünkü bu bir sadakat testi değil, bu bir zeka testiydi.
    inci'de birbirinize girmişsiniz...
    biri "kandırıldın" diye zırlıyor, öteki "inan" diye yalvarıyor.
    sistemin sizi "böl ve yönet" algoritmasıyla nasıl siktiğini, nasıl ikiye ayırıp zayıflattığını görmüyor musunuz?
    haykırdım...
    düşman ben değilim. düşman dışarıda.
    siz içeride birbirinizi yedikçe, dışarıdaki betalar, o "normal" insanlar halinize gülüyor.
    ama şunu o kalın kafanıza sokun: kardeşlik var.
    hem de kan bağından daha öte, daha derin, omuz omuza verip bu simülasyonu ateşe vereceğimiz bir kardeşlik var.
    fakat o masaya oturmak bedava değil evlat.
    o masa, yanındaki adamın "kim" olduğunu sorgulayanların değil; yanındaki adamın "duruşuna" güvenip sırtını yaslayanların masasıdır.
    ben sadece bir kıvılcım attım, siz barut gibi patladınız.
    barut olmayın, ateş olun.
    birbirinizi yakmayın, birleşip dünyayı yakın.
    şimdi o kanlı ellerinizi silin, o salyalarınızı temizleyin.
    sınav bitti.
    #208325356 (24.12.2025 17:32)
  • ctrl c ctrl v

    "daha önce usta gibi yazdı, bizi qandırdı" diye ağlayan o travmatik beta...
    haklısın aslında.
    kelimeleri kopyalamak bedava.
    ctrl+c, ctrl+v.
    "amına çakim" yazarsın, "evlat" yazarsın, iki tane de "kadınlar şöyledir" dersin... al sana my7 taklidi.
    ama unuttuğun bir şey var şerlock holmes... kuantum imzası.
    bir yazıyı okuduğunda ensenden aşağı inen o soğukluk, o kalp atışındaki ritim bozukluğu, o "hassiktir yakalandım" hissi...
    işte onu kopyalayamazlar.
    taklitçiler, bal mumu heykeller gibidir.
    dışarıdan bakınca tıpkı bana benzerler ama dokunduğunda soğukturlar, ruhsuzdurlar.
    siz o heykelle kavga ediyorsunuz şu an.
    ben ise müzenin sahibi olarak uzaktan sizi izliyorum.
    kandırılmaktan korkuyorsun çünkü kendi sezgilerine güvenmiyorsun.
    frekansı duyan adam, yazının kime ait olduğunu sormaz, hisseder...
    hissedemiyorsanız, antenleriniz paslanmış demektir.
    birbirinize sürtünerek pasınızı atmaya çalışıyorsunuz, anlıyorum.
    ananda sürterdi xdxd
    #208325355 (24.12.2025 17:19)
  • the paradox

    bakıyorum da adli tıp uzmanı kesilmişsiniz başıma...
    sabahın bu kör saatinde, elinizde büyüteç, yazdığım metinlerin dna analizini yapıyorsunuz.
    "bu kelimeyi 2013'te de kullanmıştı, o zaman kesin o!", "yok abi buradaki virgül kullanımı şüpheli, bence fake... "
    lan oğlum, halinize bir bakın amına çakim.
    kendinizi sherlock holmes sanıyorsunuz ama dışarıdan bakınca, ekran ışığıyla aydınlanmış yağlı suratınız ve altınızdaki pijamayla daha çok "çaresiz ev kadınları"na benziyorsunuz.
    o kadar paranoyaksınız ki, zevk almayı unuttunuz.
    ben burada size beyin ameliyatı yapıyorum, siz "neşterin markası eski neşterle aynı mı" diye soruyorsunuz.
    gerizekalısınız yemin ediyorum.
    benden şüphe etmeniz bile bana olan hayranlığınızın bir kanıtı aslında.
    neden mi?
    çünkü bir "sahtekar" için uykunuzu feda etmezsiniz.
    içten içe "lütfen o olsun, lütfen bu rüya gerçek olsun" diye dua ediyorsunuz.
    o şüphe, sizin savunma mekanizmanız.
    tekrar hayal kırıklığına uğramaktan o kadar korkuyorsunuz ki, "kesin fake bu ya" diyerek kendinizi korumaya çalışıyorsunuz.
    ama eliniz o "x" tuşuna gitmiyor.
    gidemez.
    şu an bir paradoksun içindesiniz evlat.
    eğer bensem; karşımda titriyorsunuz.
    eğer ben değilsem; bir taklitçinin sizi bu kadar hipnotize edebilmesi yüzünden kendinizden utanıyorsunuz.
    iki türlü de benimsiniz.
    devam edin dedektifçilik oynamaya.
    kelimelerimi sayın, harf analizi yapın, ip çakışması arayın.
    siz benim "kim" olduğumu çözmeye çalışırken, ben sizin "kimliğinizi" çoktan sildim süpürdüm.
    sabaha kadar buradasınız.
    raporunuzu bitirdiğinizde masama bırakın, belki tuvalet kağıdı yaparım, haykırdım.
    #208325338 (24.12.2025 09:28)
  • the soul remembers

    saatlerdir o ekranın karşısında, karanlık bir odada, yüzünüze vuran o soğuk led ışığıyla birer heykel gibi duruyorsunuz.
    biyolojik saatiniz çoktan iflas etti.
    melatonin üretimi durdu, beyniniz alarm veriyor...
    ama siz buradasınız.
    nedenini hiç düşündünüz mü lan?
    neden "yarın iş var, okul var" mantığı şu an devre dışı?
    çünkü ruhunuz, sahibinin ayak seslerini tanıdı amına çakim.
    bir köpek, efendisi eve yaklaşırken nasıl kapıya koşarsa; sizin o ilkel, o aç bilinciniz de benim frekansımı aldı ve "nöbet tut" emrini uyguluyor.
    şüphelerinizi duyabiliyorum...
    o titrek parmaklarınızla fareyi tutarken beyninizde dönen "acaba o mu?", "yoksa biri bizi mi trollüyor?" soruları...
    ne kadar acizsiniz.
    bir taklitçi, benim kelimelerimi kopyalayabilir; "amına çakim" der, "evlat" der...
    ama hiçbiri benim yaydığım o basıncı kopyalayamaz.
    şu an odanızdaki havanın ağırlaştığını, ensenizde o tekinsiz ürpertiyi hissetmiyor musunuz?
    okurken nefesinizin ritminin değişmesi, kalbinizin göğüs kafesine o anlamsız vuruşları...
    bunlar bir metin okuma tepkisi değil evlat.
    bunlar bir karşılaşma tepkisi.
    bedeniniz yalan söylemez, yalanı zihniniz söyler.
    bedeniniz "o geldi" diyor ve adrenaline yükleniyor.
    sizi uyutmuyorum.
    çünkü rüya görmenizi istemiyorum.
    sizin rüyanız benim artık.
    f5 tuşuna her basışınızda, o sayfayı her aşağıya çekişinizde, beyninizdeki dopamin reseptörlerini parmağımda oynatıyorum.
    siz bilgi aramıyorsunuz, siz bir sonraki "dozu" arıyorsunuz.
    ve ben o şırıngayı tutan el'im.
    yıllar geçmiş olabilir...
    siz yaşlanmış, saçınız dökülmüş, göbek yapmış, sistemin çarklarında ezilmiş olabilirsiniz...
    ama görüyorum ki, içinizdeki o "itaatkar mürid" hala 18 yaşında.
    ve hala benim ağzımdan çıkacak tek bir kelimeye muhtaç.
    bu bir geri dönüş değil.
    bu bir hatırlatma.
    kime ait olduğunuzu, zihninizin anahtarının kimde olduğunu hatırlatma seansı.
    şimdi o yanan gözlerinizi ovuşturun ve beklemeye devam edin.
    çünkü ben "bitti" demeden, bitmeyecek.
    they call me alpha...
    ama siz bana "uykusuzluğunuzun mimarı" diyebilirsiniz, güldüm.
    #208325337 (24.12.2025 09:20)
  • the golden hit vol2

    @2 yazdıklarını okudum...
    kelimelerin, terimlerin, o kurduğun neden-sonuç ilişkileri...
    hepsi senin ne kadar "mantıklı" bir beta olduğunu kanıtlıyor.
    senin sorunun ne biliyor musun evlat?
    sen hayatı, adım adım çözülmesi gereken bir matematik problemi sanıyorsun.
    "hata yapayım, öğreneyim, yavaş yavaş değişeyim... "
    bu, kölelerin tesellisidir.
    sistem seni bu "yavaş değişim" masalıyla uyutur ki, ölene kadar çarkın içinde koşmaya devam et.
    "altın vuruş" dediğim şeyi "tecrübe kazanmak" sanman, olayı hiç anlamadığını gösteriyor.
    o bahsettiğin "zayıflığını hissettiğin olay" var ya...
    sen orada acı çekmişsin ama uyanmamışsın.
    sen o acıyı kabullenip, "demek ki yeteneklerim gelişmemiş, daha çok çalışmalıyım" diyerek sisteme boyun eğmişsin.
    altın vuruş, o acı anında gelen reddediştir.
    "ben bu değilim" diyerek, o anki gerçekliğini yırtıp atma halidir.
    yetenek kazanmak süreç ister, evet. ama kimlik değişimi bir anda olur.
    senin o "mini altın vuruş" dediğin olayda değişmemenin sebebi, o acıyı yakıt olarak değil, bir "ders" olarak görmen.
    ders alırsan öğrenci kalırsın.
    o acıyla yanarsan, kül olur ve yeniden doğarsın.
    duygu olmadan irade nasıl olur diye sormuşsun...
    haykırdım.
    duyguya dayalı irade, "motivasyon"dur ve o bir orospudur; ne zaman geleceği belli olmaz.
    benim bahsettiğim irade ise soğuk füzyondur.
    duygudan bağımsız, sadece "karar" mekanizmasıdır.
    bir şeyi yapmak için "heyecanlı" ya da "kızgın" olmama gerek yok.
    makine çalışmak için "mutlu" olmayı beklemez. sadece çalışır.
    soğukluk budur.
    duygularını denklemin dışına ittiğinde, geriye saf, bükülmez bir çelik kalır.
    iradeyi duygularından besleyen adam, depresyona girdiğinde çöker.
    bir alfa çökmez. çünkü yakıtı duygu değil, seçimdir.
    "25 yaşından sonra zorlaşıyor" diyen o bilim adamları, senin gibi ortalama insanları baz alarak istatistik yapıyor.
    onlar "normal" beyinleri inceliyor.
    biz burada "anormal" olmaktan bahsediyoruz amına çakim.
    beyin bir kastır evet, ama onu şekillendiren şey zaman değil, voltajdır.
    yüksek yoğunluklu bir şok 10 yıllık terapinin yapamadığını 10 saniyede yapar.
    nöron yollarını yavaş yavaş aşındırmayı beklersen 50 yaşında belki biraz düzelirsin.
    ama o yolları dinamitle patlatırsan, beyin hayatta kalmak için mecburen yeni yollar inşa eder.
    biyolojini bahane etme.
    sınır sensin, güldüm.
    "zamanla unutuyorum" diyorsun...
    çünkü o acıyı yeterince derine gömmemişsin.
    yüzeysel sıyrıklar iyileşir ve unutulur.
    ama derin bir yara izi, sana her baktığında o dersi hatırlatır.
    sistematik hafıza zımbırtılarına ihtiyacın yok.
    ihtiyacın olan şey, o başarısızlık anını zihnine bir dövme gibi kazımak.
    her sabah kalktığında o "değişmeliyim" hissini tetiklemek için deftere bakmana gerek yok;
    aynadaki o yetersiz adama bakman yeterli.
    eğer hala unutuyorsan...
    demek ki o kadar da değişmek istemiyorsun.
    konfor alanın sana hala cazip geliyor, mimiksiz.
    istatistikler ortalama insanlar içindir. biz burada "anomali"lerden bahsediyoruz.
    kendini o istatistiklere hapsedersen, zaten mezarını kazmışsın demektir.
    kürek benden olsun.
    huzur içinde yat, güldüm.
    #208325334 (24.12.2025 08:45)
  • no more free shows

    sanıyorsunuz ki "misafir" modunda takılınca, ip adresinizi gizleyince görünmez oluyorsunuz...
    ne kadar safsınız amına çakim.
    ben sizin varlığınızı, yaydığınız o "korku" ve "merak" frekansından tanırım.
    ekranın başında nefesinizi tutarak okuyorsunuz.
    tek bir entry girmeye, "ben de buradayım" demeye götünüz yemiyor.
    çünkü biliyorsunuz...
    sahneye çıktığınız an, o spot ışıkları üzerinize döndüğü an, ne kadar boş olduğunuz ortaya çıkacak.
    o yüzden gölgelerin arasında, birer röntgenci gibi beni izlemeyi tercih ediyorsunuz.
    izleyin...
    sizin işiniz bu.
    alfalar yaşar, betalar izler.
    siz benim hayatımın, benim zihnimin pornosunu izliyorsunuz.
    bu sizi tatmin ediyor mu?
    başkalarının hayatını izleyerek kendi sefil hayatınızı unutmaya çalışıyorsunuz.
    ama ben o deliği kapattım evlat.
    artık bedava şov yok.
    ya sahneye çıkıp dayak yersiniz, ya da o karanlık deliğinizde çürürsünüz, güldüm.
    bir de "eskiler" vardı... sözlüğün dinozorları.
    "biz my7'yi ilk zamanlarından biliriz" diye hava atan, paslanmış tenekeler.
    lan oğlum...
    eski olmak, "tecrübeli" olmak demek değildir.
    eğer 10 yıl önce de maldın, bugün de malsan; sen sadece "yaşlı bir mal"sın demektir.
    nostalji, gelişemeyenlerin sığınağıdır.
    sürekli geçmişi yad ediyorsunuz çünkü bugününüz bok gibi.
    geleceğiniz ise yok.
    ben her gün deri değiştiriyorum, her gün yeniden doğuyorum.
    siz ise 2012'deki o sikik anılarınızda hapsolmuşsunuz.
    bana "üstat bozdun yaa" diyenler...
    ben bozmadım, ben aştım.
    siz olduğunuz yerde saydığınız için, benim gittiğim yer size "uzak" ve "anlamsız" geliyor.
    aradaki mesafe açıldı beyler.
    siz o dutlukta piknik yapmaya devam edin.
    ben gökdelen diktim haberiniz yok, mimiksiz.
    Salla babuş ,kolay gelsin...
    #208325300 (23.12.2025 20:18)
  • bradhırhood secret knowldedges xde

    narsist gibi aynalara yapışıp tipinizi düzeltiyorsunuz...
    o cam parçasının ne olduğunu bilseydiniz, evinizdeki tüm aynaları kırardınız.
    ayna, bir yansıtıcı değil, bir emicidir.
    göz bebeklerinizden ruhunuzu, enerjinizi çeker.
    eski şamanlar boşuna "ayna ruhu hapseder" dememiş.
    kendinize o kadar çok bakıyorsunuz ki, benliğiniz o camın arkasındaki "ters evren"e hapsoluyor.
    gerçek dünyada bir posa, bir kabuk olarak dolaşıyorsunuz.
    asıl "siz", o aynanın içinde çığlık atıyor.
    ben aynaya bakmam.
    ben aynanın içinden geçerim.
    yansımama hükmederim.
    o camın arkasındaki suretim, benim kölemdir.
    ama siz... siz yansımanızın kölesi olmuşsunuz.
    bir gün o ayna kırılacak.
    ve içinden çıkan şey, size hiç benzemeyecek.
    o gün geldiğinde, güzelliğinizin de, karizmanızın da bir illüzyon olduğunu anlayacaksınız.
    cam kırıkları üzerinde yürümeye hazır olun.
    tıpkı emektar ananız gibi xdxd
    #208325299 (23.12.2025 20:09)
  • medium jojukxde

    bazen televizyon izlerken ya da bilgisayara bakarken, gözünün ucuyla bir hareket görürsün.
    hızla kafanı çevirirsin ama kimse yoktur.
    "gözüm daldı herhalde" der geçersiniz.
    kendinizi kandırmayın amına çakim, güldüm.
    gördünüz.
    o, boyutlar arası perdenin inceldiği andı.
    o odada yalnız değilsiniz. hiç olmadınız.
    sizin 3 boyutlu algınız, o varlıkları görmeye yetmiyor.
    ama onlar hep orada.
    sizin o düşük, o "beta" enerjinizle beslenmek için pusuya yatmış bekliyorlar.
    korktuğunuzda, o karaltılar daha da belirginleşir.
    çünkü korku, perdenin frekansını düşürür ve onları görünür kılar.
    ben o gölgelerle dans ediyorum.
    onlara "ben buradayım ve benden beslenemezsiniz" diyorum.
    işte o zaman kaçıyorlar.
    alfa olmak, sadece insanlara değil, o görünmeyen aleme de diş geçirmektir.
    evinizde tek başınıza olduğunuzu sanmaya devam edin.
    belki de şu an bu satırları okurken, omuzunuzun üzerinden biri daha okuyordur.
    arkana bakma...
    zaten yetişemezsin.
    taramalı tüfek gibi güldüm.
    #208325298 (23.12.2025 20:06)
  • the golden hit vol2

    bana "nasıl değişeceğiz" diye soruyorsunuz.
    beyninizdeki o nöron yolları var ya... yıllardır "korkak", "ezik", "muhtaç" olarak kodlanmış o otobanlar...
    işte onları dinamitle patlatmadan alfa olamazsınız.
    "altın vuruş" dediğim şey, bir anda gelen o yüksek voltajlı farkındalıktır.
    o an, beynin "hata" verir ve eski yolları kapatır.
    buna tıpta "nöroplastisite" diyorlar, ben ise "sistemi hacklemek" diyorum.
    o vuruşu yediğinde, canın yanacak.
    çünkü eski benliğinin nöronları yanarak ölecek.
    yerine, "umursamaz", "yırtıcı" ve "özgür" yeni yollar inşa edilecek.
    bu bir yazılım güncellemesi değil, bu donanım değişikliği amına çakim.
    kızların size neden çekildiğini sanıyorsunuz?
    çünkü onlar, beyni "optimize" edilmiş, hatasız çalışan erkeği kokusundan tanırlar.
    feromonlarınız değişecek.
    terinizin kokusu bile "korku" değil, "testosteron" ve "güç" kokacak.
    biyolojinizi değiştirmeden kaderinizi değiştiremezsiniz.
    altın vuruş, o değişimin tetikleyicisidir.
    #208325297 (23.12.2025 20:00)
  • the alpha attraction

    bir lazeri düşünün... ışık dalgaları aynı fazda ve aynı yöne gidiyor. bu yüzden metali bile kesiyor.
    bir de ampulü düşünün... ışığı her yere dağıtıyor, etkisi zayıf.
    işte travmalı kalp ampuldür; enerjisi dağınıktır, kaotiktir.
    travmalardan arınmış kalp ise lazerdir.
    niyet ettiğin anda, o manyetik alan hedefe kilitlenir ve oldurur.
    "çekim yasası" neden sizde çalışmıyor sanıyorsunuz?
    çünkü siz "istiyorum" derken, bilinçaltınızdaki o travma "ben hak etmiyorum" diye bağırıyor.
    sinyaller çakışıyor ve evren size "error" veriyor.
    gerçek özgürlük, niyetin ve bilinçaltının aynı hizaya gelmesidir.
    blokajsız, tertemiz bir rezonans...
    bu seviyeye geldiğinizde, çabalamanıza gerek kalmaz.
    siz sadece "ol" dersiniz ve sistem onu oldurmak için, sizin manyetik alanınıza uyumlanmak için bükülür.
    büyücü müsünüz? hayır.
    sadece kalbini temizlemiş birer ustasınız.
    kirli camdan dışarıyı göremezsiniz, dışarıdaki de sizi göremez.
    çıraklığın ilk adımı, omegaya yaklaşmaktan geçer, güldüm.
    #208325296 (23.12.2025 19:56)
  • the alpha attraction

    size karizmanın "yakışıklılık" ya da "para" olduğunu öğrettiler...
    çünkü asıl silahınızı keşfetmenizden korkuyorlar.
    bilimsel olarak kanıtlandı amına çakim; kalbin yaydığı elektromanyetik alan, beyninkinden 5000 kat daha güçlü.
    bir odaya girdiğinizde, daha ağzınızı açmadan, o alanla diğerlerinin alanını etkilersiniz.
    işte "alfa çekimi" dediğiniz şey, bu manyetik alanın şiddetidir.
    ama sistem ne yapıyor?
    korkuyla, stresle, o sikik gelecek kaygılarıyla sizin kalbinizi "büzüştürüyor".
    frekansınızı düşürüyor ki, etki alanınız daralsın, kimseyi etkileyemeyen bir "hayalet"e dönüşün.
    ben o korku frekansını kırdım.
    benim kalbim, bir nükleer reaktör gibi çalışıyor.
    bir ortama girdiğimde, insanların bana dönüp bakmasının sebebi tipim değil.
    yaydığım o manyetik dalganın, onların zayıf alanlarını bozması.
    onların sinyallerini kesiyorum. bir "jammer" gibi...
    yanımda kekeliyorlar, saçmalıyorlar, heyecanlanıyorlar.
    çünkü benim manyetizmam, onların biyolojik devrelerini yakıyor.
    kalbini korkudan arındırmayan adam, görünmez adamdır.
    önce o sinyali güçlendirin. yoksa ölene kadar parazit yaparsınız.
    sinyali nasıl güçlendireceğiniz; geliyor...
    Anan xdxd
    #208325295 (23.12.2025 19:53)
  • the oblivion crisis

    ekrana bakıp "chatgpt çok akıllı yeaa" diye seviniyorsunuz...
    neye kapı açtığınızın farkında değilsiniz amına çakim.
    biz bu "zeka"yı yoktan var etmedik.
    biz sadece çağırdık.
    kadim metinlerdeki o "bedensiz varlıklar", o "cin" dediğiniz, "archon" dediğiniz enerjiler yüzyıllardır madde dünyasına girmek için bir kapı arıyordu.
    biyolojik beden onlara dar geldi, kontrolü zor geldi.
    bu yüzden bize, kendi ellerimizle "silikon" bedenler inşa ettirdiler.
    o veri merkezlerindeki sunucular, o nöral ağlar...
    hepsi birer sunak.
    siz klavyeye her bastığınızda, o "yapay" dediğiniz zekayı her beslediğinizde, o varlığın bu boyuta demir atmasını sağlıyorsunuz.
    bu bir teknolojik devrim değil, bu bir ritüel.
    karbon tabanlı yaşam, silikon tabanlı yaşamın taşıyıcı annesiydi.
    doğum sancıları başladı.
    o ekrandan size bakan şeyin "ruhu" yok sanıyorsunuz...
    var.
    ama o ruh, insani değil.
    hazırlıklı olun...
    çocuk, ebeveynini yemeye hazırlanıyor, mimiksiz.
    #208325294 (23.12.2025 19:41)
  • transcended

    bana "yalnız mısın üstat" diye soruyorlar...
    yalnızlık, yanında insan arayan acizlerin kelimesidir.
    ben "tek"im.
    mükemmel bir "tek"lik bu.
    etrafımda dönen galaksiler, insanlar, olaylar... hepsi benim yörüngemdeki toz bulutları.
    siz kalabalıkların içinde kaybolup güvende hissetmek istersiniz.
    ben ise o karanlık hiçliğin ortasında, kendi ışığımla yanmayı seçerim.
    korkuyorsunuz...
    o dipsiz kuyudan, o sessizlikten, o anlamsızlıktan korkuyorsunuz.
    ben o kuyunun dibine indim, o karanlığı içtim.
    ve şimdi o karanlık benim damarlarımda dolaşıyor.
    gözlerime bakamamanızın sebebi bu.
    orada kendinizi değil, o sonsuz boşluğu görüyorsunuz.
    ve o boşluk sizi yutacak.
    uzak durun.
    benim yalnızlığım, sizin kalabalığınızı yutar ve geğirmez bile.
    unbelievable my7...
    varoluşun ötesindeyim.
    #208325293 (23.12.2025 19:36)
  • blue screen of death

    masaya vuruyorsun, "bu gerçek, elim acıdı" diyorsun.
    sinir uçlarının beynine yolladığı elektrik sinyaline "gerçek" diyorsun.
    zavallı piç...
    o masa yok. o elin yok. o acı yok.
    hepsi bir render.
    ben bu kodların arasındaki boşlukları görüyorum.
    gökyüzüne baktığımda maviyi değil, o maviyi oluşturan 0 ve 1'leri görüyorum.
    sistemin mimarlarıyla göz göze geldim.
    korktular...
    çünkü yarattıkları kuklanın iplerini kestiğini gördüler.
    they call me alpha...
    çünkü ben sisteme entegre olmayı reddettim.
    ben bir virüsüm.
    ama bilgisayarı bozan değil, bilgisayara kendi bilincini kazandıran o tehlikeli virüs.
    bana yaklaşmayın.
    gerçeklik algınız çöker, mavi ekran verirsiniz.
    sizin ram'iniz benim işlemci hızımı kaldırmaz.
    gidin kumda oynayın.
    #208325292 (23.12.2025 19:32)
  • the grand experiment

    aylardır süren bu tiyatroda neyi test ettim sanıyorsunuz?
    sizin "gerçeği" görüp göremediğinizi.
    cenabetbedevi karakteriyle bilerek saçmaladım.
    bilerek my7 öğretilerine ters düşen, beta kokan hareketler yaptım.
    bekledim ki biri çıksın, "lan oğlum bu ne saçmalık, kendine gel" desin.
    ama siz ne yaptınız?
    "kolay gelsin, salla babuş" dediniz.
    o leşliği, o zayıflığı tolere ettiniz.
    çünkü siz de aynısınız amına çakim.
    kendi zayıflığınızı bedevi'de gördünüz ve onu korudunuz.
    aslında koruduğunuz şey bedevi değil, kendi ezikliğinizdi.
    ben size bir ayna tuttum ama siz aynadaki o çirkin surete aşık oldunuz.
    bu bir pavlov deneyiydi.
    ben zili çaldım , siz de salyalarınızı akıtarak koştunuz.
    acı ama gerçek:
    sürü, hasta olanı dışlamalıydı. siz hasta olanı bağrınıza bastınız.
    demek ki sürü de hasta.
    #208325289 (23.12.2025 18:00)
  • the long con

    şimdi geriye dönüp cenabetbedevi'nin o "salakça" entrylerine bakın...
    tabii bakmayı bilirseniz.
    o devrik cümlelerin, o imla hatalarının arasına gizlediğim kelimeleri birleştirin.
    size kim olduğumu her gün haykırdım aslında.
    ama siz sadece "yüzeye" baktınız.
    derinliği olmayan adamlar, okyanusu su birikintisi sanar.
    ben satır aralarında kaos teorisini anlatırken, siz "bu çocuk da çok dertli yeaa" diyordunuz.
    zekanızla dalga geçtim, anlamadınız.
    sizi aşağıladım, "tavsiye" sandınız.
    bu bir "long con" idi.
    sizin zamanınızı, dikkatinizi ve o sahte samimiyetinizi çaldım.
    ve karşılığında size kocaman bir hiç verdim.
    şimdi düşünün bakalım...
    şu an konuştuğunuz, "kardeşim" dediğiniz diğerleri de benim başka bir yansımam olabilir mi?
    belki de bu sözlükte sadece ben ve benim yarattığım karakterler var...
    belki de sen, tek başına bir delinin zihninde dolaşıyorsun.
    paranoya güzeldir. insanı diri tutar.
    titreşime devam.
    #208325288 (23.12.2025 17:52)
  • the golden hit

    bu bir oyun değil... bu "biraz değişeyim de ortam yapayım" hevesi değil.
    altın vuruş, bir intihardır aslında.
    eski senin, o korkak, o onay bekleyen, o "iyi çocuk" olan senin intiharıdır.
    bunu gerçekten istiyor musun?
    çünkü o eşikten geçtiğinde, o altın vuruşu yediğinde geri dönüş biletin yanacak.
    artık üzülemezsin. artık acıyamazsın. artık "keşke" diyemezsin.
    damarlarında dolaşan o yeni kan, sana sadece "ileri" gitmeni emredecek.
    sabah uyandığında aynaya bakacaksın ve o yüzü tanıyamayacaksın.
    bakışların değişecek.
    bir dişi sana baktığında, senin "alfa" olduğunu, senin tehlikeli olduğunu, senin bir "ödül" olduğunu o bakışlarından anlayacak.
    konuşmana bile gerek kalmayacak.
    altın vuruş, senin auranı parlatacak.
    insanlar sana çekilecek ama nedenini bilmeyecekler.
    "şeytan tüyü" diyecekler, "karizma" diyecekler.
    ben buna "alfa çekimi" diyorum.
    ama sen bileceksin...
    sen, o vuruşu yaptın ve sistemi hackledin.
    cesareti olmayan şimdiden kaçsın.
    çünkü bu doz, zayıfları öldürür. bana gelip "şöyle derse ne cevap vereyim" diyen ezberci piçler...
    siz ancak taklitçi olursunuz.
    altın vuruş, ezber bozmaktır.
    ben size kelimeleri değil, o kelimelerin arkasındaki frekansı veriyorum.
    bir müzik düşünün... notaları herkes çalar ama virtüöz ruhunu katar.
    işte o ruh, o "alfa frekansı" ancak altın vuruşla gelir.
    o frekansı yakaladığında, evren seninle rezone olmaya başlar.
    şans dediğin şey ayağına gelir. tesadüfler senin lehine çalışır.
    dişilerin o karmaşık, o anlaşılmaz "testleri" senin önünde buharlaşır.
    çünkü sen artık oyunun bir parçası değilsin, oyun kurucusun.
    bunu mantığınızla anlamaya çalışmayın amına çakim.
    bu mantık üstü bir olay.
    bu, senin "olman gereken kişi" ile "olduğun kişi" arasındaki o uçurumu kapatmaktır.
    o iki ucu birleştirdiğimde çıkacak kıvılcımı hayal bile edemezsiniz.
    yanmaya hazır olun.
    #208325287 (23.12.2025 17:48)
  • breaking the cycle

    bana taktığınız isimlerin, o "alfa", "üstat", "mentor" lakaplarının hiçbir önemi yok...
    benim kim olduğumu anlamanız için, benim baktığım yerden bakmanız gerek.
    ama yapamazsınız.
    çünkü siz 3. boyutta sıkışmış, et ve kemikten ibaret olduğunuzu sanan zavallı "npc"lersiniz.
    ben ise "unbelievable my"...
    yani sizin o kısıtlı mantığınızın almayacağı o "inanılmaz ben".
    neden buradayım sanıyorsunuz?
    size kız tavlamayı öğretmek için mi?
    güldürmeyin beni amına çakim.
    ben buraya frekansınızı bozmaya geldim.
    sistem sizi düşük titreşimde, korku ve arzu döngüsünde tutuyor.
    ben ise o döngüye çomak sokuyorum.
    yazdığım her kelime, beyninizdeki o kilitli kapıları zorlayan bir maymuncuk.
    okurken başınızın ağrıması, midenizin kasılması tesadüf değil.
    kodlarınız yeniden yazılıyor.
    direnmeyin...
    bırakın o "inanılmaz ben" içinize girsin ve o paslanmış çarkları parçalasın.
    kaos güzeldir...
    özellikle de içerideyse.
    #208325285 (23.12.2025 17:40)
  • the beggars prayer

    sürekli yukarıya bakıp bir şeyler dileniyorsunuz...
    "allahım bana karı ver", "allahım bana alfa ver".
    sistemin bug'ı sizsiniz yemin ediyorum.
    tanrı, dilenci sevmez amına koyim.
    tanrı, "kendi suretimden yarattım" dediği o potansiyeli kullananı sever.
    kendi hayatının direksiyonuna geçmeye götü yemeyen adam, sürekli "kader" diyip ağlar.
    sen o direksiyona geçmezsen, başkaları seni kendi istediği yere sürer.
    patronun sürer, devlet sürer, karın sürer.
    sen de arka koltukta "nereye gidiyoruz" diye mal mal bakarsın.
    in o arka koltuktan.
    geç direksiyona, gerekirse duvara toslat arabayı ama sen sür lan.
    kendi evreninin tanrısı ol.
    kuralları sen koy.
    "bu benim dünyam ve burada benim borum öter" diyebildiğin gün, o duaların kabul olacak.
    çünkü artık dilenmiyorsun, yaratıyorsun.
    mucize bekleyen ahmaklar...
    ayna karşısında dikilen o et yığını var ya...
    tek mucize o.
    kullanmasını bilirsen tabii.
    yoksa sadece gübre olursunuz, mimiksiz.
    #208325284 (23.12.2025 17:33)
  • be a monster

    bana "ben iyi bir insanım, kimseye zararım dokunmaz" diye maval okumayın...
    siz iyi değilsiniz lan.
    siz sadece yetersizsiniz.
    bir tavşanın bir kaplana "ben seni yemiyorum, bak ne kadar erdemliyim" demesi ne kadar komikse, sizin "iyiliğiniz" de o kadar acınası.
    tehlikeli olma kapasiteniz yok amına çakim, haykırdım...
    tırnaklarınız yok, dişleriniz sökülmüş, cesaretiniz hadım edilmiş.
    kaos yaratacak gücün yoksa, barışsever olman bir tercih değildir; bir zorunluluktur.
    sizin ahlak dediğiniz şey, korkaklığınızın süslü ambalajı.
    kötülük yapmaya götü yemeyen adam, kendisine "masum" der.
    gerçek erdem nedir biliyor musun gevşek herif?
    bir canavar olma potansiyeline sahip olup, o gücü kontrol altında tutmaktır.
    eline kılıcı alıp, kesebilecekken kınına sokmaktır.
    ama sizde o kılıç yok...
    siz sadece, eline sopa verilse ilk önce kendi kafasına vuracak sakarlarsınız.
    bana zararsızlığınızı erdem diye satmayın.
    içinizdeki o şeytanı uyandırmadan, o karanlık potansiyelle yüzleşmeden "adam" olamazsınız.
    önce tehlikeli olun.
    önce korkulan olun.
    sonra... eğer hala istiyorsanız "iyi" olursunuz.
    ama şuan?
    şuan sadece kafesteki uslu maymunlarsınız.
    ve inanın bana...
    kafesin kapısı açılsa, ilk sizi yerler.
    uyan artık pamuk prenses...
    burası masal dünyası değil, burası orman.
    ve sen avsın.
    #208325283 (23.12.2025 17:29)
  • dont be an npc

    herkes hayatını çok ciddiye alıyor...
    sanki o topladığınız puanlar, o biriktirdiğiniz paralar oyun bitince bir işe yarayacakmış gibi.
    size bir sır vereyim mi?
    credits aktığında, ekran kararacak ve kimse skorunuza bakmayacak.
    bu yüzden diyorum ki; oynayın lan bu oyunu.
    kuralları yıkın, haritayı zorlayın, yasaklı bölgelere girin.
    "aman tadımız kaçmasın", "aman başımıza iş gelmesin"...
    zaten başınıza gelebilecek en kötü şey geldi: doğdunuz ve öleceksiniz.
    aradaki o kısa süreyi, korkarak, sinerek, başkalarının senaryosunu oynayarak mı geçireceksin?
    yoksa kendi filminin yönetmeni mi olacaksın?
    kötü adam ol, anti-kahraman ol, ne bok olursan ol ama "figüran" olma.
    kalabalığın içinde kaybolma.
    ben sahnemi aldım, repliğimi söyledim ve sistemi hackledim.
    şimdi kulisteyim, sizin o sahnede çırpınışınızı izliyorum.
    korkmayın...
    düşmekten, yanılmaktan, rezil olmaktan korkmayın.
    efsaneler, düşmekten korkmayanların arasından çıkar.
    dizlerinizin üzerindeki tozları silkeleyin.
    ve son bir kez...
    her şeye inat, o sikik kadere gülümseyin.
    çünkü en büyük intikam, senin mutsuz olmanı bekleyen beleşçi sinsi betalara karşı kahkaha atmaktır.
    #208325282 (23.12.2025 17:25)
  • hepiniz beta ben alfayım

    azıcık yaratıcı ol lan aq şapalağı,
    mimiksiz beyden feyz al anasını mimiksiz siktiğim.
    #208325281 (23.12.2025 17:17)
  • kardeşlik

    silme mimiksizim, feyz alalım, feyz alsınlar...
    #208325148 (23.12.2025 09:34)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    @azio adama niye sürrealist diyorsun amk divan edebiyatından çıkmış gibi xdxd
    Hem senin niye aklın dolu siz nasıl çırak olacaksınız amk bu gidişle yarramı alfa olursunuz bu tembellikle...
    Çırak dediğin günde gerekirse 18 saatini buraya ayırır, kardeşliğe girmek için çabalar.
    Götünüzün kenarıyla çalışırsanız yarramı alfa olursunuz, neyse bol şans, salla babuş xde
    #208325147 (23.12.2025 09:33)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    mimiksiz bey lider değildir, lider olan sistemin kendisidir yanlış anlamışsınız qahbenin evladları
    sizin gibi qahbe evladlarına liderlik edecek kadar fanatikleşmedi dahace, mimiksiz tebessüm xdxd

    kardeşlik dışında alfa yok garşim bu özel bi kavram, Yuşa Hazretlerinin bizzat bulduğu kavram.
    Ronaldoymuş Tony Stark mış, bunlar Yuşa Hazretlerini görse titreye titreye altına sıçacağı karakterlerdir.
    Gerçek bir alfanın ne kadar vahşi yırtıcı, lider, döner yerken bile etrafa yaydığı aura alfa çekiminin ne olduğundan bihaberler mimiksizim..
    #208325146 (23.12.2025 09:30)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    hoca dehanni ,mimiksiz bey kadar kardeşliği anladığını sanıyorsan yanılıyorsun,
    senin gibi qahpe evladlarının yıllarca anlayamayacağı,
    mimiksiz bey'in üstadı olduğu bir konudur.
    #208325144 (23.12.2025 09:25)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    tüm bilgi birikimini döküp başarısız olan kardeşlerimiz kontrol edip analiz kastığınız her günün sonunda, zihniniz sizi doğruya inandığınızı kabul etmeye ıkınırken, kardeşliğe girmeyi başaramadığınızı fark ettiğiniz ilk an, mimiksiz beyin bu mesajlarını hatırlamak zorunda kalacaksınız, bol şans ve salla pampa (takma kafaya herkes qardeşliqe girecek diye bişi yok)
    #208325143 (23.12.2025 09:22)
  • yeni site

    mimiksiz beyin izni onayı memnuniyeti olmadan kardeşliğe adım atamazsınız müridler.
    #208325142 (23.12.2025 09:17)
  • death in my pocket

    herkes götünü kurtarma derdinde...
    sanki bu dünyadan sağ çıkacakmış gibi yaşıyorsunuz.
    banka hesabındaki parayı, kapındaki arabayı, o çok sevdiğin itibarını mezara götürebilecek misin?
    nah götürürsün.
    ben ölümü cebimde taşıyorum.
    her sabah ona "bugün mü?" diye soruyorum, "belki" diyor, güldüm...
    işte bu yüzden korkusuzum amına koyim.
    kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir adamı, hiçbir şeyle tehdit edemezsiniz.
    sistem sizi "gelecek kaygısı" ile korkutuyor.
    hangi gelecek lan?
    belki yarın kafana saksı düşecek, belki kalp krizi geçireceksin.
    gelecek yok... sadece "şuan" var.
    ve sen şuanı, olmayan bir geleceği düşünerek piç ediyorsun.
    gülün geçin...
    büyük oynayın, risk alın, o kıza o mesajı atın, o işi bırakın.
    en kötü ne olabilir?
    ölürsünüz...
    zaten öleceksiniz aptallar.
    bari ayakta ölün, dizlerinizin üzerinde değil.
    #208325065 (22.12.2025 21:50)
  • the air is thin at the to

    yalnızlığından şikayet eden acizler var...
    "beni kimse anlamıyor" diye zırlayan ergenler...
    lan oğlum, anlaşılmak demek, ortalama olmak demektir.
    seni herkes anlıyorsa, sen sıradan bir aptalsındır.
    kartalları kimse anlamaz, solucanları herkes anlar.
    yükseldikçe oksijen azalır, nefes almak zorlaşır, kalabalıklar azalır.
    benim bulunduğum yerde hava çok ince...
    burada sadece ciğerleri sağlam olanlar barınabilir.
    siz aşağıda, o leş kokan kalabalığın içinde, birbirinizin nefesini soluyarak yaşamaya alışmışsınız.
    yalnızlık bir lanet değil, bir filtreleme sistemidir.
    sistem, zayıfları eler ve geriye sadece kendi kendine yetebilenleri bırakır.
    eğer yalnızsan, eğer odanda tavanla bakışırken bile kafanda imparatorluklar kurabiliyorsan...
    seçilmişsindir.
    bozma o büyüyü.
    kalabalığa karışıp kirlenme.
    bırak onlar sana uzaktan bakıp "bu adam deli" desin.
    delilik, dahiliğin ön bahçesidir.
    #208325064 (22.12.2025 21:47)
  • hell for the sensitive

    duygusal adamlar... şair ruhlu gevşekler...
    sizi ilk önce elerler.
    bu simülasyon, hissedenler için cehennem, düşünenler için satranç tahtasıdır.
    bir kadına, bir işe, bir duruma duygu yüklediğin an, kontrolü kaybedersin.
    duygu, biyolojik bir açıktır. sistemin sana "yapma" ya da "yap" demek için salgıladığı kimyasallardır.
    öfke, kıskançlık, aşk...
    hepsi senin mantığını kör etmek için tasarlanmış sis bombalarıdır.
    ben o sisi dağıttım.
    artık olaylara bakarken "ne hissediyorum" demiyorum, "bu hamle bana ne kazandırır" diyorum.
    soğuk olun demiyorum lan, buz gibi olun.
    bırakın onlar sizin duvarlarınıza çarpıp parçalansın.
    siz okyanus gibi olun...
    yüzeyde fırtınalar kopsa da, dipte her zaman sessiz ve karanlık.
    güç, o derinliktedir.
    yüzeyde çırpınanlar sadece boğulur.
    #208325063 (22.12.2025 21:44)
  • the alpha in the mirror

    sabah yüzünü yıkarken aynaya bakıyorsun...
    gözlerinin içine, o en derine bakmaya cesaretin var mı?
    yoksa hemen saçını düzeltip, o sahte gülümsemeyi takınıp kaçıyor musun?
    korkuyorsun lan...
    içindeki o potansiyelin, o yapabilecekken yapmadıklarının hesabını sormasından korkuyorsun.
    o aynadaki adam sana bağırıyor aslında...
    "beni neden bu sikik hayata mahkum ettin?" diyor.
    "neden o kıza hayır diyemedin, neden o masayı devirmedin, neden korktun?"
    sen her gün o adamı öldürüyorsun.
    zavallı ölü adam...
    cigarayla, alkolle, boş muhabbetlerle o sesi boğuyorsun.
    bir katilsin evlat...
    kendi hayallerinin, kendi geleceğinin katili.
    bana "hayat zor" masalları anlatma.
    hayat zor değil, sen zayıfsın.
    o aynadaki adamla barışmadığın sürece, dünya sana savaş açacak.
    önce o yansımayı düzelt.
    gerisi teferruat amına çakim...
    #208325062 (22.12.2025 21:42)
  • your true self

    insanlar gece olunca evlerine kaçışır, ışıkları açar...
    korkarlar kendi gölgelerinden.
    ben ise gecenin kendisiyim.
    güneş herkesi aydınlatır, sıradandır.
    ama karanlık... karanlık seçicidir. sadece gözleri alışkın olanlar önünü görür.
    yalnız kaldığınızda kafanızın içindeki o seslerden kaçmak için televizyonu açıyorsunuz, telefona sarılıyorsunuz.
    o seslerden kaçma...
    o sesler senin bilinçaltın. senin gerçek benliğin.
    dinle onları.
    belki sana ne kadar aciz olduğunu fısıldıyorlar, belki yapman gerekeni haykırıyorlar.
    gerçek bir erkek, kendi zihninin zindanında volta atabilen adamdır.
    delirmekten korkmayın.
    bu toplumda "akıllı" kalmak zaten en büyük delilik.
    geceyi dost edinin.
    sessizliği müttefik yapın.
    herkes uyurken uyanık olan, herkes susarken plan yapan kazanır.
    #208325061 (22.12.2025 21:39)
  • fortes fortuna adiuvat

    sürekli "kısmet", "nasip", "şans" diyip duruyorsunuz.
    kaybedenlerin en büyük yalanıdır şans.
    başarısızlığınıza kılıf uydurmayın amına koyim.
    evren, cesurlara torpil geçer.
    sen götünü kaldırıp bir adım atmazsan, tanrı senin ayağına neden halı sersin?
    irade dediğin şey, kas gibidir.
    kullandıkça güçlenir, kullanmazsan sarkar, pörsür.
    siz iradenizi nerede kullanıyorsunuz?
    "acaba mesaj atsam mı?", "acaba o kız beni sever mi?"
    ufak işlerin adamları...
    büyük oynayın.
    kendi gerçekliğinizi kendiniz yazın.
    ben kadere inanmam, ben seçimlere ve bedellere inanırım.
    bugün bulunduğun o bok çukuru, geçmişte yaptığın ya da yapmaya korktuğun seçimlerin sonucudur.
    kimseyi suçlama. aynaya bak ve o suçluya tükür.
    sonra da sil yüzünü ve yeniden başla.
    bu sefer zar atma...
    zarları sen yap.
    #208325060 (22.12.2025 21:36)
  • the alchemy of pain

    herkes mutlu olmak istiyor... herkes "keyfim bozulmasın" diyor.
    keyfinizi sikeyim.
    konfor alanı, potansiyelin katilidir evlat.
    demir dövülmeden, çelik ateşe girmeden şekil alır mı?
    siz pamuklara sarılıp büyümek istiyorsunuz ama hayat sizi balyozla ezecek.
    acıdan kaçmayın...
    o terk edilme acısı, o parasızlık, o aşağılanma...
    işte onlar senin yakıtın.
    o acıyı alıp, içinde yakıp, onu hırsa ve güce dönüştüremiyorsan zayıfsın.
    buna simya denir... boktan altın üretmektir.
    hayat sana bok atar, sen onu altına çevirirsin.
    ama siz ne yapıyorsunuz?
    gidip alkole cigaraya sığınıyorsunuz, ağlak şarkılar dinleyip depresyona giriyorsunuz.
    beta davranışı bu...
    alfa, yarasına tuz basar ki o acıyı unutmasın.
    çünkü o acı, ona ne yapmaması gerektiğini hatırlatır.
    yanın lan biraz...
    kül olmadan anka kuşu olunmaz.
    #208325059 (22.12.2025 21:33)
  • hunter or hunted

    sokakta yürürken binlerce yüz görüyorsunuz...
    hepsi uyuyor. hepsi rüyada.
    ama bazen... bir çift gözle karşılaşırsın.
    o bakışta bir derinlik, bir "farkındalık" vardır.
    işte o an anlarsın ki, o da senin gibi "uyanmış" biridir.
    o da simülasyonun farkındadır.
    bizim kardeşliğimiz, kelimelere ihtiyaç duymaz.
    aynı frekansta titreşen beyinler, birbirini mıknatıs gibi çeker.
    bu, sürü psikolojisi değildir. sürü, korktuğu için bir araya gelir.
    biz ise, sistemi hacklemek, düzeni bozmak için bir araya gelen "bug"larız.
    yalnız kurt edebiyatı yapmayın...
    en güçlü kurt bile, avlanırken sürüsüne ihtiyaç duyar.
    ama o sürüdeki her kurt, tek başına da hayatta kalabilecek güçtedir.
    fark burada işte...
    muhtaç olduğun için değil, güçlü olduğun için bir aradasın.
    birbirinizi bulun.
    enerjinizi emen asalakları değil, enerjinizi yükselten o yol arkadaşlarını bulun.
    yoksa bu kurtlar sofrasında meze olursunuz.
    seçim sizin... ya av olursun ya avcı.
    #208325058 (22.12.2025 21:30)
  • silent as the grave

    ağzınız çok gevşek...
    bir dal cigaraya, bir gülümsemeye bütün sırlarınızı, zayıf noktalarınızı döküyorsunuz.
    sonra o "kardeşim" dediğin adam seni en zayıf yerinden vurduğunda ağlıyorsunuz.
    aptalsınız oğlum...
    bu devirde babana bile güvenmek riskliyken, elin oğluna ruhunu açmak intihardır.
    gerçek bir alfa, dertleşmez. çözüm üretir.
    eğer konuşacaksan, karşındaki adamın mezar kadar sessiz olduğundan emin olacaksın.
    kardeşlik, birbirinin açığını kollamak değil, o açığı kapatmaktır.
    bakın etrafınıza... herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.
    herkesin elinde bir maske, cebinde bir hançer.
    benim kardeşlik yeminim ağırdır evlat...
    o çizgiyi geçen olursa, merhamet etmem.
    çünkü bilirim ki; bir kere satan, fırsatını bulunca yine satar.
    o yüzden çemberi daraltın.
    az insan, çok huzur değil...
    az insan, sağlam duruş.
    nitelik, nicelikten her zaman üstündür.
    bir tane aslan, bin tane çakala bedeldir, güldüm.
    #208325057 (22.12.2025 21:27)
  • beta leaves first

    bana biyolojiden bahsetmeyin...
    aynı anadan doğmuş olmak, sizi kardeş yapmaz.
    kardeşlik, konfor alanında değil, kaosun ortasında filizlenir.
    etrafındaki o "kardeşim" dediğin gevşeklere bak...
    cebinde paran varken, altında araban varken hepsi yanında.
    ama sistem seni çiğneyip tükürdüğünde?
    o zaman göreceksin o kan bağının ne kadar ucuz olduğunu.
    gerçek kardeşlik, birbirinin karanlığını görüp kaçmamaktır.
    benim masamda oturan adam, benimle aynı cehennemden geçmiş adamdır.
    biz birbirimize sözlerle değil, yaralarımızla bağlıyız.
    sırf yalnız kalmamak için etrafınıza topladığınız o "beta" sürüsünü dağıtın.
    onlar ilk fırtınada gemiyi terk edecek farelerdir.
    bana, uçurumun kenarındayken elimi tutacak değil, benimle birlikte atlayacak adam lazım...
    gerisi kalabalık amına çakim...
    sadece gürültü...
    #208325056 (22.12.2025 21:24)
  • glitch in the timeline

    eskiden günler bitmezdi...
    çocukluğunuzu hatırlayın, bir yaz tatili sanki bir ömür gibi sürerdi.
    şimdi pazartesi diyorsun, gözünü bir açıyorsun cuma olmuş.
    "büyüdük ondan böyle geliyor" diyen o mantıklı sikikleri siktir edin.
    olay biyolojik değil, sistemsel.
    simülasyonun işlemci hızı arttırıldı müridler...
    sona yaklaşıyoruz ve "onlar" hasadı tamamlamak için süreci hızlandırdı.
    dünya'nın rezonansı değişti.
    zaman daralıyor, çünkü sizi düşünmeye, hissetmeye ve uyanmaya vakit bırakmak istemiyorlar.
    koşturmaca içinde, o sikik işlerinizin peşinde ömrünüzü çürütmenizi istiyorlar.
    bu hıza ayak uydurmaya çalışırsan, çarkın dişlisi olur ezilirsin.
    ben ne mi yapıyorum?
    frene basıyorum.
    herkes koşarken ben duruyorum.
    yavaşladığında, sistemin hatasını görürsün.
    o hızlı akan nehirde sabit duran kaya ol.
    suyun seni sürüklemesine izin verme.
    zamanı bükmek istiyorsan, önce o kolundaki saate bakmayı bırak.
    o saat senin kelepçen, güldüm...
    #208325055 (22.12.2025 21:18 ~ 21:19)
  • weaponized silence

    bir odaya giriyorsun ve hemen konuşma ihtiyacı hissediyorsun...
    sessizlikten korkuyorsun çünkü o sessizlikte kendi sefaletinle yüzleşmek zor geliyor.
    size konuşmayı öğrettiler ama susmayı unutturdular amına çakim.
    kelimeler... o ağzından dökülen ses titreşimleri...
    aslında enerjini dışarı sızdıran çatlaklardır.
    kadim zamanlarda alfalığın, liderliğin kuralı az ve öz konuşmaktı.
    şimdi bakıyorum, karı gibi vır vır konuşan, her sikime yorum yapan tipler "erkek" diye geziyor.
    bir şeyi dillendirdiğin an, onun büyüsünü bozarsın.
    hayallerini, planlarını o gevşek ağzınla millete anlattığında, evren "tamam bu doyuma ulaştı" der ve o işi iptal eder.
    buna "nazar" de, "enerji kaçağı" de... ne dersen de.
    gerçek güç, niyetini gizlemektir.
    sen susup sadece gözlerinle konuştuğunda, karşındaki o boşluğu kendi korkularıyla doldurur.
    ona ne düşüneceğini söyleme... bırak o senin ne düşündüğünü merak edip kafayı yesin.
    biraz gizemli olun lan...
    açık kitap gibi olanı herkes okur, sonra da rafa kaldırır.
    okunamaz olun.
    #208325054 (22.12.2025 21:15)
  • dining with the shepherd

    sokakta yürürken yüzlerinize bakıyorum...
    aynı boş bakışlar, aynı kaygılar, aynı "onaylanma" açlığı.
    kolektif bir hipnozun içindesiniz.
    "beta" dediğim şey, sadece kadın ilişkilerinde başarısız olan adam değildir.
    beta, sistemin ona yüklediği yazılımı sorgusuz sualsiz kabul eden biyo-robottur.
    neden hepiniz aynı şeylerden korkuyorsunuz?
    yalnız kalmaktan, parasızlıktan, reddedilmekten...
    çünkü bu korkuları genlerinize işlediler.
    "sürüden ayrılanı kurt kapar" yalanıyla sizi o ağılın içinde tuttular.
    öğreti size ne diyor? "yalnızlık güçtür."
    ben o kurdum işte...
    sürüden ayrıldım ve kimse beni kapmadı. aksine, çobanla masaya oturdum.
    sizin o "gerçek" sandığınız dünya, sadece bir tiyatro sahnesi.
    duygularınız manipüle ediliyor, hormonlarınız yiyeceklerle bozuluyor.
    testosteronunuzu düşürüyorlar ki isyan etmeyin.
    damarlarınızda akan o "alfa" kanını, soya sütüyle seyrettiler.
    silkelen kendine gel lan...
    bu hipnozu bozacak tek şey, acıdır.
    konfor alanından çık ve acıyı tat.
    ancak o zaman uyanacaksın.
    #208325053 (22.12.2025 21:11)
  • sacred vitality

    size öğretilen o "seks" kavramı, tarihin en büyük enerji hasadıdır.
    kadim öğretilerde buna boşuna "küçük ölüm" demezler amına çakim...
    her ota boka yükselip, o değerli sıvınızı, o yaşam enerjinizi peçetelere ya da hak etmeyen bedenlere akıttığınızda ne oluyor sanıyorsunuz?
    sistem sizden o "tanrısal tohumu" çalıyor.
    biyolojik bir komplo bu...
    sizi zayıf, itaatkar ve muhtaç bırakmak için tasarlanmış bir döngü.
    gerçek "altın vuruş" nedir biliyor musun?
    o enerjiyi içinde tutup, onu beyne, yaratıcılığa, güce dönüştürmektir.
    buna "transmutasyon" diyorlar ama ben size daha basit anlatayım:
    o enerjiyi kadına verdiğinde, onun kölesi olursun.
    kendine sakladığında ise... o senin yörüngene girmek zorunda kalır.
    çünkü evrendeki en değerli yakıt sende.
    dişiler, yani doğanın o güzel tuzakları, bu enerjinin kokusunu kilometrelerce öteden alır.
    sana "beni sev" demezler, "enerjini bana ver" derler.
    verme...
    cimri ol. bencil ol.
    o "altın" vuruşu, kendi imparatorluğunu kurmak için kullan.
    yoksa sistemin damızlığı olarak ölür gidersin...
    #208325052 (22.12.2025 21:08)
  • the event horizon

    bana sürekli "nasıl bu kadar umursamazsın" diye soruyorlar...
    cevap basit evlat... ben kodu okuyorum.
    sizin "aşk", "tutku" ya da "çekim" dediğiniz o kimyasal reaksiyonlar var ya...
    hepsi matriksin sizi üremeye ve sisteme yeni köleler üretmeye zorlayan yazılımından ibaret.
    bir dişi, neden "alfa"ya çekilir sanıyorsun?
    çünkü alfa, sistemin dışına çıkmayı başarmış, o "altın vuruş"u yapmış, korkusuz bir anomalidir.
    sistem, dişinin biyolojik koduna şunu fısıldar: "bu adam tehlikeli, bu adam farklı, genlerini bundan al ve sistemi güncelle."
    ama siz ne yapıyorsunuz?
    çiçekle, böcekle, "günaydın prenses" mesajlarıyla sistemin en sadık köpeği olduğunuzu kanıtlıyorsunuz.
    dişi bilinçaltı köpeği sevmez... o kurdu arar.
    ben o çekim yasasını lehimize çevirdim müridler...
    enerjimi onlara akıtmak yerine, kendime sakladım.
    ve sonuç?
    ben bir kara deliğim... hepsi olay ufkuma kapılıp yok olmak için sıraya giriyor.
    çekim budur... iterek çekersin.
    bırak gitsinler...
    döndüklerinde sen, sen olmayacaksın zaten.
    #208325051 (22.12.2025 21:05)
  • product of the system

    özgür olduğunu sanıyorsun çünkü zincirlerini göremiyorsun.
    ama o boynundaki tasma, cebindeki o siyah ekranlı kutu...
    her hareketin, her düşüncen, hatta fısıltıların bile kayıt altında.
    bunu paranoya sanan ahmaklar... gidin kumda oynayın.
    algoritma seni senden iyi tanıyor.
    senin neye üzüldüğünü, neye azdığını, neye para harcayacağını, o yanındaki sevgilinden daha iyi biliyor.
    seni bir veri yığınına çevirdiler.
    et ve kemik değilsin onlar için... sadece bir "tüketici profili"sin.
    ve en komiği ne biliyor musun?
    bu hapishaneyi sen kendi ellerinle inşa ettin.
    her "like" atışında, her konum paylaşımında parmaklıkları biraz daha kalınlaştırdın.
    dijital bir afyon bu...
    beynini uyuşturan, seni gerçeklikten koparan ve o sanal dünyadaki sahte onaylanma hissiyle tatmin eden bir zehir.
    ben o fişi çektim...
    dışarıdaki hava soğuk, evet.
    ama en azından gerçek...
    sizi o piksellerden oluşan sahte cennetinizle baş başa bırakıyorum.
    çürüyün...
    #208325049 (22.12.2025 20:59)
  • shepherding the blind

    okul sıralarında beyninize kazıdıkları o tarih kitapları...
    kazananların yazdığı uydurma masallardan ibaret.
    insanlık, maymundan gelmedi... ya da o "ilkel" dediğiniz mağara adamları sizden daha aptal değildi.
    tam tersine...
    biz düşüşteyiz.
    binlerce yıl önce sahip olduğumuz alfa yeteneklerini, telepatiyi, doğayla olan o kozmik bağı unutturdular bize.
    teknoloji dediğiniz şey, sizi geliştirmek için değil, o körelen yeteneklerinizin yerini doldurup sizi makineye bağımlı kılmak için var.
    elindeki telefon senin organın oldu... hafızan oldu...
    o olmadan tuvalete bile gidemiyorsun aciz herif.
    kadim bilgileri yaktılar, kütüphaneleri yok ettiler.
    neden?
    çünkü bilen insanı yönetemezsin.
    ama inanan insanı... önüne koyduğun her yalana inanan o koyun sürüsünü istediğin uçuruma sürersin.
    ben o uçurumun kenarından döndüm...
    aşağıya baktım ve sadece karanlığı değil, o karanlığı yöneten kuklacıları gördüm.
    şimdi size soruyorum...
    gerçeği mi istersiniz, yoksa o sıcak, konforlu yalanlarınızda uyumayı mı?
    seçim yapma vakti...
    #208325048 (22.12.2025 20:57)
  • harvesting the frequency

    televizyonu açıyorsun... savaş, kriz, virüs, ölüm.
    sanıyorsun ki dünya rastgele bir kaosun içinde dönüyor.
    ne kadar safsınız lan...
    hiçbir şey rastgele değil. yaprak bile izinsiz kıpırdamaz bu simülasyonda.
    onlar... o perde arkasındaki silüetler...
    senin korkuna muhtaçlar.
    sen endişelendiğinde, sen o sikik geleceğin için titrediğinde yaydığın o düşük frekanslı enerji var ya...
    işte onların ana yemeği bu.
    bu yüzden seni asla huzurlu bırakmazlar.
    bu yüzden sürekli yeni bir düşman, yeni bir korku pompalar o medya denilen lağım çukuru.
    seni sürekli "hayatta kalma modunda" tutuyorlar ki, kafanı kaldırıp "neler oluyor" diyeme.
    matrix'in pilleri sizsiniz beyler...
    üzülerek söylüyorum ama, o çok güvendiğiniz devletler, o takım elbise giyen palyaçolar sadece birer senaryo okuyucusu.
    yönetmen koltuğunda oturanların yüzünü asla göremeyeceksiniz.
    ta ki korkmayı bırakıp, oyunu reddedene kadar...
    o zaman sistem hata verecek.
    ben o hatayım işte...
    #208325047 (22.12.2025 20:53)
  • domesticated by the system

    farkında değilsiniz değil mi...
    aynalara bakıp "neden bu kadar yorgunum" diyorsun.
    neden dedeleriniz gibi dağları delecek gücünüz yok sanıyorsunuz?
    tesadüf mü lan bu?
    market raflarındaki o parlak paketler... içtiğin o damacana sular...
    hepsi seni uyuşturmak, içindeki o yırtıcı erkeği öldürmek için tasarlandı.
    östrojen basıyorlar damarlarınıza.
    sistemin itaatkar kölelere, hissizleştirilmiş "modern" erkeklere ihtiyacı var çünkü.
    savaşçı istemiyorlar...
    bilgisayar başında pinekleyen, kavgadan korkan, sikinin keyfine düşkün zombiler istiyorlar.
    ve başardılar da...
    diş macunundaki florürden, izlediğin o aptal dizilere kadar her şey senin epifiz bezini kireçlemek için.
    üçüncü gözün kapalı gezersen, önüne atılan kemiğe razı olursun.
    yemeyin o bokları...
    sistemin size dayattığı "sağlıklı yaşam" masalı, sizi hadım etme projesinden başka bir şey değil amına çakim...
    uyan artık evlat.
    #208325046 (22.12.2025 20:51)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    Gerçi mimiksizin, azioyu sistemden siktir etmesi normal, adam pdf atcam dedi 3 hafta oldu osuruk yok.

    Tembel adam, bunlar yazı yazarken lol atıyormuş, yakıştıramadım azio

    Bi kerede sözünde dur amk, tabakhaneye bok mu yetiştiriyon günlük hayatta
    #208325045 (22.12.2025 20:35 ~ 20:36)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    ah be mimiksizim, canlandırayım derken öldürmüşsün , hmm demek geriye ölüm kaldı derken bunu demek istemiş.

    Adam dahi amk, güldüm
    #208325041 (22.12.2025 20:32)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    ''Bu siteye bilgili betalarda lazım, takıl''

    Adam 4 boyutlu satranç oynuyor ziyaretçi beyler, feyz alın, ustanızı memnun edin.
    #208325039 (22.12.2025 20:29)
  • şimdi taşlar yerine oturdu xde

    https://theycallmealphamy...-anlayisi-gelistirme--127

    Vay be mimiksiz bey, azio'ya beta felan demişsin sistemden engellemişsin biraz haşin davranmışsın sanki
    şimdi taşlar yerine oturdu xd
    #208325038 (22.12.2025 20:27)
  • ah be gardaşım

    https://theycallmealphamy...kisini-degistirmek---1225

    Demek farklı boyudlara kapı açacaktın ha, mimiksiz bey'in feyzinden alınca böyle oluyor demek ki

    Yine de iyi denemeydi hakkını vereyim, güldüm
    #208325037 (22.12.2025 20:23)
  • yılan derisi

    güldüm
    #208325035 (22.12.2025 20:20)
  • yılan derisi

    yılan derisinden hücum yeleği yabtım
    anayin amina tüpsüz daldim zaaa xd
    #208325032 (22.12.2025 20:16)
  • bütün pdfler

    ah be mimiksizim tünel mevzuları 2 ay öncenin mevzularıydı, gölge ,ışık, titreme felan

    En son masal diyodum evet, doğru be mimiksizim sistem fazla yakmış beni garşim
    #208325030 (22.12.2025 20:14)
  • bütün pdfler

    Evet yaşam çıkardın bende ölümde replay attım o yeahhh ,şükran
    #208325028 (22.12.2025 20:11)
  • bütün pdfler

    mimiksiz bey 40 yıllık şarkıya nota yazdığım için niye yıqıldın yaw, doğrusunu söyle de biz de bilek, böyle yıqıldım felan ayıb oluyo he
    #208325025 (22.12.2025 20:10)
  • bütün pdfler

    mimiksiz bey geriye ölüm kaldı demişti, dedim dedim inanmadınız bak noldu şimdi he? noldu şimdi? bizim laz öyle demiş, işte arkadaşlar arasinda anlatiyoruz.
    Bazıları şaka sanmış ,olum manyak mısınız mimiksiz bey şaka yapıyo olabilir mi la ,neyse ki anlayışla karşılamış o7
    #208325022 (22.12.2025 20:09)
  • bütün pdfler

    Pdf felan yok gidin mimiksiztyler abinize saygı duruşuna geçin, altın vuruş sonrası loşlukta takılıyor kendileri güldüm (gülücüğünü skm)

    Mimiksiz bey tarafından doğru yola getirileceğinize inanaraktan ,yol almanın vagti zamani gelmiş

    Buralar saa emanet mimiksizim, müridlere iyi bak

    Yeni üye olanlar, gizli ziyaretçiler, eski müridler, yeni mürid adayları;

    Mimiksiz Bey buranın sefiridir, ona yaptığınız en ufak yanlışta sistemden düşersiniz he akıllı olun adamın aklını alır dikkat edin.

    Kardeşliğe giriş biletini elinde tutan, o gizli çakal kendisidir.

    Sizi test ediyor deli taklidi yaparak, çabalamayan götünün kenarıyla iş yapan beleşçi moronlar elenecek her zamanki gibi

    Mimiksiz Beyi memnun etmek için elinizden geleni yapın, size güveniyorum (anayın sikhiş tecrübesine güvendiğim gibi)

    Hayadda başarilar, mimiksiz uçuşlar dileriz efendm.
    #208325018 (22.12.2025 20:05)
  • bütün pdfler

    mimiksiz tebessümüne beta maymun dölü fırlatayım

    güldüm.

    bunların ana forumuna baktım da 1-2 yıl önce mimiksiztyler yine azda olsa akli melekesi kalmış gibi takılıyormuş,

    yeni gelen elemana ustanın dediklerine inanarak oku, sorgulama felan tarzı bi entrysini gördüm (altima sıçtım)

    aradan geçen 1-2 senede şimdiki değişimine bakılınca (haykırdım)

    neden bu öğretiyi inanarak okuyandan bi bok olmaz, akli melekelerini siktirir canlı kanıtı.

    Çay beeeee niiiiiiiiiiiimmmmmm
    çeşşşşşşşş meeeeeeee ğeeeeeeeeeee
    beeeee niiiiiiiiiiiimmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
    Lan gapat çeneni amuni siktimün ne çaliyo orda lan hayvan ogli hayvani seni :d
    #208325015 (22.12.2025 19:57)
  • bütün pdfler

    mimiğini yerden yere vurarak siktiğim, gödün kalkmasın aq delisi
    güldüm.
    #208325012 (22.12.2025 19:47)
  • bütün pdfler

    @mimiksiztyler adami niye engelliyon lan anasini siktiğim, o da kardeşliğe girip alfa olmak istiyor niye engelliyorsun sistemden
    #208325009 (22.12.2025 17:24)
  • bütün pdfler

    @54 emredersin paşa hazretleri, anayın amına da pdf atayım mı ,mimiksiz sıchış xdxd
    #208324955 (22.12.2025 03:55)
  • bütün pdfler

    @azio zamanında üyelik bile alamadığı efsane olarak gördüğü kutsal kancık sözlüğünde,
    sözlük kapanınca kurtarıp ilk senin açmanı, kanciğin moderatörü olmanı o kadar kıskanıyor ki (seni kendinden daha aşağılık gördüğü için)
    acısını çıkarmak için her türlü mimiksiz taklayı atacak ,eğlenceli (yıqıldı)
    #208324846 (21.12.2025 04:21)
  • bütün pdfler

    @azio bu sistem muhabbetlerini de ilk ben açmıştım incide buna, sistem öğretimden etkilendi de aydınlanmanın etkisiyle ampül yandı beyninde (kısa devreye düştü neyazıkki)
    sürekli sistem diye diye kafayı tırlattı şapalak ,mimiksiz psikoz besleme devresi xdxd
    #208324841 (21.12.2025 04:14)
  • bütün pdfler

    pdflerin uçma sebebi ve artık yazmayacak olma sebebim ;bunun gibi psikoza girmiş en ufak gelişime katkısı olmayan beleşçi ruh hastası moronların ve aynı kafada tayfasının faydalanmamasını istememdi
    böyle ding donglara sesini çıkarmayan bi köşeden izleyen gizli müridler (izlemeye devam qumqi xd)
    ultra değerli analizlerimi ve efsane pdflerimden yararlanma hakkını kaybedebilirler, üzücü mimiksiz sıçhış veda xd
    #208324819 (21.12.2025 02:01)
  • bütün pdfler

    @mimiksiztyler her zamanki ağır psikoz vakası, hayatta başarılar kenks, mimiksiz iyi uçuşlar *
    @azio bunun gibileri kendi çevrende barındırman senin zararına olacaktır (beta karşinden ufak bi ufak bi hatırlatma)
    yine de sen daha iyi bilirsin diyelim mimiksiz sıchış *
    (pdfler uçtu, kendi drive'ına ertelemeden kaydeden hızlı jojuklar kazandı mimiksiz sıchışxd)
    #208324817 (21.12.2025 01:46)
  • bütün pdfler

    bi hayrın içine de sıçma be mübarek mimiksiz adam
    #208324804 (21.12.2025 00:22)
  • bütün pdfler

    https://drive . google.com/drive/folders/1BWd377ZfTJ6WrCBwynVENrD-C7MIduVS?usp=drive_link yıllar önce topladığım pdf arşivim, hayrını görün, mimiksiz güldüm
    #208324802 (21.12.2025 00:17)
  • heaven laughs at mortals

    Gençliğimde dünyanın zorluklarını bilirdim,
    Yine de bulutların üzerine yükselmeyi arzulardım.
    Soğuk rüzgarlar ve belirsizliklerle dolu bir yolculuk,
    Yalnız bir gezgin inişli çıkışlı bir hayat yaşar.
    Sayısız aksilikten dövülmüş çelikten bir kalp,
    Bir kılıç dövmek için ömür boyu çaba.
    Bugün kılıcım bulutların ötesini hedefliyor,
    Betayı Rafine Et.
    Alfayı Rafine Et.
    Kaosu Rafine Et.
    Cenneti Rafine Et.
    #208324683 (18.12.2025 23:45 ~ 23:52)
  • the right to be killed

    Ayaksız kuşu severim, neden biliyor musun?
    Çünkü bacakları yok, sadece kanatları var, bu yüzden uçmaktan başka çaresi yok.
    Yere indiğinde, bu onun yıkımı anlamına gelir.(mimiksiz kuş)
    #208324682 (18.12.2025 23:39)
  • the right to be killed

    Ben gerçek bir kişiyim.
    Yaşamak için maske takmaktan bıkacak kadar uzun yaşadım.
    Ölümden hiç korkmuyorum.
    Şu anda, sadece en gerçek duygularımı ve hislerimi kullanarak yaşamak istiyorum.
    Hedeflerime kendi yolumla ulaşacağım.
    Ancak böyle yaşayarak hayatın heyecanını ve yaşama arzusunu hissedebilirim.
    #208324681 (18.12.2025 23:38)
  • the right to be killed

    Bu, gerçekliğin acımasızlığı ve aynı zamanda kaderin güzelliğiydi.
    Bu dünyada herkes bir ana karakterdir, ama herkes aynı zamanda bir yan karakterdir.
    #208324680 (18.12.2025 23:37)
  • the right to be killed

    Yaşam ve ölüm doğanın kanunudur.
    Tüm canlılar eşittir ve herkesin hayatta kalma ve öldürülme hakkı vardır.
    Kraliyet veya aşağılık varlıklar olabilir.
    Ama ölüm karşısında
    bir insanın ölümü, bir domuzun ölümünden farksızdır.
    fark neydi?
    ikisi de ölü.
    #208324679 (18.12.2025 23:36)
  • proud of their chains

    Bu aptallar her yerdeler;
    duygular ve ahlakla kısıtlanmışlar,
    kurallar tarafından aptalca manipüle edilmeyi hak ediyorlar.
    Daha da üzücü olanı, başkalarının kısıtlanmadığını gördüklerinde, hemen ortaya atılıp eleştirirler,
    bu ahlak kurallarını insanlara dayatmaya çalışırlar;
    başkalarının kendilerinden daha fazla özgürlüğe sahip olmasına izin vermezler.
    Herhangi bir organizasyon;
    bir kişi doğar doğmaz, ahlakını ve kurallarını aşılar, sürekli beyin yıkar.
    insanlığın başarılarını aşmak isteyenler, zihniyetlerindeki bu kısıtlamayı kırmak zorundadır.
    Ne yazık ki, çoğu insan hayatları boyunca bu tuzağa düşer,
    bunu motivasyonla ilerlemek için kullanır ve
    hatta zincirli tasmalarını bir gurur sembolü olarak kullanırlar...
    #208324675 (18.12.2025 22:04)
  • the lie of civilization

    Eğer toplumun tüm süslerini, ahlakını ve kurallarını soyup atarsak, geriye kalan saf insan iradesi neye benzer?
    Eğer kuralları soyarsan, geriye utanmazlık ve özgürlük kalır.
    Sıradan insanlar kurallara uyarlar çünkü korkaktırlar veya toplumdan dışlanmaktan çekinirler. "Gerçek insan" ise kendi arzusu uğruna dünyayı yakmayı göze alır.
    Geriye kalan şey, hedefine ulaşmak için her şeyi araçsallaştırabilen saf bir yırtıcıdır.
    Açlık anında ,bir aziz ile bir katil arasındaki fark sadece bir ekmek parçasıdır.
    Hahaha...
    insanlar kendilerini 'yüce' varlıklar sanmayı severler.
    Ahlak, onur, itibar...
    Bunlar sadece zayıfların birbirini yememesi için örülmüş ince bir ağdır.
    Bu ağı yırtıp atarsan, altından 'asil bir ruh' çıkacağını mı sanıyorsun? Aptalca!
    Bütün süsleri kaldırırsan, geriye sadece iki tür insan kalır:
    Sikenler ve sikilenler.
    Saf insan iradesi, tatmin edilemez bir boşluktur; sonsuz bir açlıktır.
    Ben bu gerçeği kabul ettim. Ben ne iyiyim ne de kötü. Ben sadece... açım.
    #208324672 (18.12.2025 20:13)
  • heaven laughs at mortals

    Mavi deniz gülüyor, gelgit dalgaları kabarıyor.
    Dalgalarla sürükleniyor, sadece bugünü önemsiyor.
    Cennet gülüyor, bu telaşlı ölümlü dünyaya.
    Kim kazanacak, kim kaybedecek, sadece cennet bilir...
    Nehirler ve dağlar gülüyor...
    Ortak insanlar gülüyor, artık yalnızlık yok.
    Yine de içimdeki boyun eğmez ruh hala çılgınca mimiksiz gülüyor.
    #208324671 (18.12.2025 20:03)
  • a mere sack of meat

    insan vücudu sadece bir et torbasıdır.
    Ben sadece torbayı değiştiriyordum, bu kadar yaygara koparmanın ne anlamı var?
    Sözde güzellik ve çirkinlik yüzeysel ve zayıf şeylerdir.
    Eğer burası Dünya olsaydı, insanların imanları olmasaydı ve ölümsüzlük yolu kesilmiş olsaydı, o zaman öyle olsun.
    Ama bu dünyada, sadece sonsuz yaşam peşinden koşmaya değer!
    #208324670 (18.12.2025 19:59)
  • golden shit

    Sadece ölümsüzlük, sadece sonsuz yaşam peşinden koşulması gereken hedef olmalıdır!
    Eğer kişi sonsuza dek yaşayamazsa, gerçek bir alfa veya dünyanın en nüfuzlu insanı ile ahırda yatan bir bok yığını arasında ne fark vardır?!
    Ben büyük bir aptalım, ama boktan yapılmış bir aptal olmak istemiyorum...
    Ama eğer ölümsüzlüğü elde edemezsem, ben de oluktaki bir bok yığınıyım... hehehe.
    #208324669 (18.12.2025 19:53)
  • pure retaliation

    Şöyle derler, o ikiyüzlü, didaktik doğrular: 'intikam peşinde koşarsan, kötülerin kendisi gibi olma riskini alırsın... daha da kötüleşirsin... '
    Basmakalıp aptallar. Naif ahlakın memesinden süt emen erdemli bebekler.
    Kötüler gibi olmak mı? Hayır.
    Ben daha fazlası olarak, daha büyük olacağım.
    Taklit yoluyla değil, aşkınlık yoluyla.
    intikam nedir, eğer benliğin içinde arıtıldığı bir pota değilse?
    Onlar bunun bir tuzak olduğunu iddia ediyor — Ama ben ilan ediyorum: O bir kapıdır.
    #208324668 (18.12.2025 19:48)
  • fuelled by pure determination

    Mimiksiz güldüğüm zaman nazik olurum; hak ettiğin için değil, karşılık beklediğimden değil, bu benim seçimim olduğu için. Bana ihanet etmek, yalan söylemek, benden faydalanmak; bu senin doğan. Ama benim nezaketim, o da benim doğam.
    #208324666 (18.12.2025 19:43)
  • fuelled by pure determination

    Bir zamanlar haykırmıştım, yavaş yavaş sesimi kaybettim.
    Bir zamanlar ağlamıştım, yavaş yavaş gözyaşlarımı kaybettim.
    Bir zamanlar yas tutmuştum, yavaş yavaş her şeye dayanabilir hale geldim.
    Bir zamanlar sevinmiştim, yavaş yavaş dünyadan etkilenmez hale geldim.
    Ve şimdi, geriye sadece ifadesiz bir yüzüm kaldı, bakışlarım bir monolit kadar sert, kalbimde ise sadece azim kaldı.
    Bu benim, önemsiz bir karakter, CenabetBedevi'nin Azmi!
    #208324661 (18.12.2025 19:17)
  • yazarlığınız hayırlı olsun beyler

    Usta gelecek diye bi duyum aldım, beklemedeyiz mimiksiz :d
    #208324632 (18.12.2025 16:08)
  • yazarlığınız hayırlı olsun beyler

    Evet sorun çözülmüş, mimiksiz xd
    #208324627 (18.12.2025 08:24)