ne sanıyordunuz lan?
size dikensiz gül bahçeleri, pembe panjurlu hayaller satacağımı mı?
ben kaosun mimarıyım.
o "fake mi gerçek mi" şüphesini, o paranoyayı bilerek enjekte ettim damarlarınıza.
neden biliyor musunuz amına çakim?
çünkü bu bir sadakat testi değil, bu bir zeka testiydi.
inci'de birbirinize girmişsiniz...
biri "kandırıldın" diye zırlıyor, öteki "inan" diye yalvarıyor.
sistemin sizi "böl ve yönet" algoritmasıyla nasıl siktiğini, nasıl ikiye ayırıp zayıflattığını görmüyor musunuz?
haykırdım...
düşman ben değilim. düşman dışarıda.
siz içeride birbirinizi yedikçe, dışarıdaki betalar, o "normal" insanlar halinize gülüyor.
ama şunu o kalın kafanıza sokun: kardeşlik var.
hem de kan bağından daha öte, daha derin, omuz omuza verip bu simülasyonu ateşe vereceğimiz bir kardeşlik var.
fakat o masaya oturmak bedava değil evlat.
o masa, yanındaki adamın "kim" olduğunu sorgulayanların değil; yanındaki adamın "duruşuna" güvenip sırtını yaslayanların masasıdır.
ben sadece bir kıvılcım attım, siz barut gibi patladınız.
barut olmayın, ateş olun.
birbirinizi yakmayın, birleşip dünyayı yakın.
şimdi o kanlı ellerinizi silin, o salyalarınızı temizleyin.
sınav bitti.