@2 yazdıklarını okudum...
kelimelerin, terimlerin, o kurduğun neden-sonuç ilişkileri...
hepsi senin ne kadar "mantıklı" bir beta olduğunu kanıtlıyor.
senin sorunun ne biliyor musun evlat?
sen hayatı, adım adım çözülmesi gereken bir matematik problemi sanıyorsun.
"hata yapayım, öğreneyim, yavaş yavaş değişeyim... "
bu, kölelerin tesellisidir.
sistem seni bu "yavaş değişim" masalıyla uyutur ki, ölene kadar çarkın içinde koşmaya devam et.
"altın vuruş" dediğim şeyi "tecrübe kazanmak" sanman, olayı hiç anlamadığını gösteriyor.
o bahsettiğin "zayıflığını hissettiğin olay" var ya...
sen orada acı çekmişsin ama uyanmamışsın.
sen o acıyı kabullenip, "demek ki yeteneklerim gelişmemiş, daha çok çalışmalıyım" diyerek sisteme boyun eğmişsin.
altın vuruş, o acı anında gelen reddediştir.
"ben bu değilim" diyerek, o anki gerçekliğini yırtıp atma halidir.
yetenek kazanmak süreç ister, evet. ama kimlik değişimi bir anda olur.
senin o "mini altın vuruş" dediğin olayda değişmemenin sebebi, o acıyı yakıt olarak değil, bir "ders" olarak görmen.
ders alırsan öğrenci kalırsın.
o acıyla yanarsan, kül olur ve yeniden doğarsın.
duygu olmadan irade nasıl olur diye sormuşsun...
haykırdım.
duyguya dayalı irade, "motivasyon"dur ve o bir orospudur; ne zaman geleceği belli olmaz.
benim bahsettiğim irade ise soğuk füzyondur.
duygudan bağımsız, sadece "karar" mekanizmasıdır.
bir şeyi yapmak için "heyecanlı" ya da "kızgın" olmama gerek yok.
makine çalışmak için "mutlu" olmayı beklemez. sadece çalışır.
soğukluk budur.
duygularını denklemin dışına ittiğinde, geriye saf, bükülmez bir çelik kalır.
iradeyi duygularından besleyen adam, depresyona girdiğinde çöker.
bir alfa çökmez. çünkü yakıtı duygu değil, seçimdir.
"25 yaşından sonra zorlaşıyor" diyen o bilim adamları, senin gibi ortalama insanları baz alarak istatistik yapıyor.
onlar "normal" beyinleri inceliyor.
biz burada "anormal" olmaktan bahsediyoruz amına çakim.
beyin bir kastır evet, ama onu şekillendiren şey zaman değil, voltajdır.
yüksek yoğunluklu bir şok 10 yıllık terapinin yapamadığını 10 saniyede yapar.
nöron yollarını yavaş yavaş aşındırmayı beklersen 50 yaşında belki biraz düzelirsin.
ama o yolları dinamitle patlatırsan, beyin hayatta kalmak için mecburen yeni yollar inşa eder.
biyolojini bahane etme.
sınır sensin, güldüm.
"zamanla unutuyorum" diyorsun...
çünkü o acıyı yeterince derine gömmemişsin.
yüzeysel sıyrıklar iyileşir ve unutulur.
ama derin bir yara izi, sana her baktığında o dersi hatırlatır.
sistematik hafıza zımbırtılarına ihtiyacın yok.
ihtiyacın olan şey, o başarısızlık anını zihnine bir dövme gibi kazımak.
her sabah kalktığında o "değişmeliyim" hissini tetiklemek için deftere bakmana gerek yok;
aynadaki o yetersiz adama bakman yeterli.
eğer hala unutuyorsan...
demek ki o kadar da değişmek istemiyorsun.
konfor alanın sana hala cazip geliyor, mimiksiz.
istatistikler ortalama insanlar içindir. biz burada "anomali"lerden bahsediyoruz.
kendini o istatistiklere hapsedersen, zaten mezarını kazmışsın demektir.
kürek benden olsun.
huzur içinde yat, güldüm.